Rezerve
Çocukluğumun ısrarla gülümseyen güneşlerine inat
Hep kül rengiydi yüzüm Bütün hitaplarda sevda varken Gözlerime bağdaş kurmuş kocaman bir hüzün. Küçüktüm… Ve aşk boyumdan büyüktü Saklambaçlarda ansızın sobeleyen ebeler gibi Bir anda geliveren ölümün yaşı yoktu oysa Aşık olabilirdim bir nilüfer çiçeğine Bacaklarıma dolanan siyah bir kediye. Aşık olabilirdim; Fotoğraflarda gördüğüm kırmızı bir Ferrari yerine Annemin aldığı sarı saçlı Barbie’ye… Ama gönlüm kayamazdı Soluk benizli Arnavut Ağabey’e. Kırmızı oyuncak kamyonetimize yol olurdu Vişne çürüğü halının lale desenli beyaz sütunları Her kavgamızda; Ağabeyimin”keşke doğmasaydın” nidaları. Büyüdüm… Varlığımın üzerime bir beden büyük gelen emanetliğiyle. kepenkleri kapanmış ıssızlığımı yadırgadım Yolunu yordamını kaybetmiş bir Seyyah’ın sorgulayan bakışlarıyla yedi yaşımı aradım sonra en çok. Efsanelerden ilham aldıysa da yaşadığım aşklar Nevi şahsına münhasırdı kalbimdeki tüm acılar. Yitirilmemiş umutlarımın arkasına sakladım Aydınlatılmamış bir geleceği. Ambargo koyulan yüreğimin duyulmadı Hicazın isyanındaki en pes sesi, Devrimin arsız çocuklarını kıskandım belki de Aklımı talan eden işgale kızdım Kıskançlıkla baktım kapı önünde duran Rugan ayakkabımın sol eşine Lakin artık anladım ki; Kimi sevsem Kalbi hep bir başkasına rezerve… |