İSTANBUL İLE SÖYLEŞİ
Anayurttan Avrupaya uzanmış
Masmavi Marmara ile bezenmiş Yüreğimde tükenmeyen suzanmış* Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul **** Camiler karargâh gibi dizilmiş Minareler göğe doğru süzülmüş Mahyalara “Bismillah” yazılmış Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** "Ezan sesi" gök kubbeyi inletir Sabah ayrı akşam ayrı dinletir Hakkın bir tek olduğunu anlatır Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Sen ki bir tarihsin başlı başına Altın yağmış toprağına, taşına Elde değil, takılmamak peşine Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Fethe su taşıdı şu Kazlıçeşme* Hakk’ı haykırıyor Süleymaniye Her yer tarih her köşe de Külliye Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Sultan Ahmed-i şöyle seyrettim ya Ah..! Masum bakıyordu Ayasofya Kavuş cemaate “bitsin bu rüya” Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** İnan dizlerimde kalmadı derman Aslına döneceğin gün ne zaman Arştan yere inmedi ya bu ferman Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Üç asır olmuştur fethe susadın Ne kısaldın, ne bir karış uzadın Yeter kalk ayağa, bitsin feryadın Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Seni müjdelemiş en son enbiya Üzerinde döner bunca evliya Bağrında yatıyor alim-asfiya* Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Yine boy verecek “şanlı” akıncı Alınacak Sevr’in can yakan hıncı Aha “yüreğimde” başladı sancı Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** İçerimde yanan ateşten korsun Varsın haçlı yine hayaller kursun Seninle aşkımız “ebedi” sürsün Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Eyyûb Sultan ile yandı meş’ale Şeref bize nasip oldu Fatih’le Aşıldı surların DİLDE Tekbirle Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Yeterince kıymet bileme sekte Sanayide önde olama sakta Bu derde bir çare bulama sakta Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** Kaç tane kasrın var sayamadım ki Yüzüne bakmaya kıyamadım ki Yedi tepe gezdim doyamadım ki Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** İnanan üstündür şahidi Kur’an Kösteğini kırmak üzre küheylan Vursun yine kösler çalsın mehteran Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul *** NURANİ ufkumda bitmez ülküsün Nesilden nesile geçen öyküsün Yüce Allah’ımın, bize lütfusun Dünyalar durdukça sende durasın Aşığım sana ey canım İstanbul Osman Nurani—Mayıs-1999 Suzan: Yanan, yakıcı, cezbeden Asfiya: Safiyet, takva ve kemalat sahibi ve Peygambere (A.S.M.) varis olup, onun meslek ve gayelerini ihyaya ve tatbike çalışan muhakkik zatlar. Kazlıçeşme: İstanbul’un fethi sırasında su sıkıntısı çekilmekteydi ve uçuşan kazların peşinden gidilerek su kaynağına ulaşıldı. Bu nedenle semtin adı Kazlıçeşme olarak anılmaya başlandı. |
Masmavi Marmara ile bezenmiş
Ya Rab bu İstanbul ne de güzelmiş
Dünyalar durdukça sende durasın
Aşığım sana ey canım İstanbul.
Sınırın Şehid kanıyla çizilmiş
Camiler inci misali dizilmiş
Dünyalar durdukça sende durasın
Aşığım sana ey canım İstanbul.
Ezanlar yükselir Hakk’a ulaşır
Bak sen de Asya-Avrupa birleşir
Dünyalar durdukça sende durasın
Aşığım sana ey canım İstanbul.
Sen ki bir Tarihsin başlı başına
Altın yağmış toprağına, taşına
Dünyalar durdukça sende durasın
Aşığım sana ey canım İstanbul.
Eyyüb Sultanım, kaynıyor Enbiya
Hakk’ı haykırıyor Süleymaniye
Her yer tarih her köşe de Külliye
Aşığım sana ey canım İstanbul.
Sultan Ahmed-i şöyle seyrettim ya
Ah..! masum bakıyordu Ayasofya
Vazgeçmem üstüme gelse Dünya
Aşığım sana ey canım İstanbul.
İnan dizlerimde kalmadı derman
Aslına döneceğin gün ne zaman
Arştan yere inmedi ya bu ferman
Yalvarırım ayağa kalk İstanbul
Dedim Tarihinden mi kopardılar
Dedi: “gençliği benden apardılar”
Yıldızlar küstü, hepsi karardılar
Deme kurbanın olayım İstanbul
Bu halden çok muzdarip Evliyalar
Korkarım hicap duyar Enbiyalar
Sana duaya durmuş Asfiyalar
Yeniden, “kalk ayağa ey İstanbul”
Yoksa seni gözden mi çıkardılar
Hani nerde o şanlı akıncılar
Burca bayrak diken Ulubatlılar
İçimde yanan korsun ey İstanbul.
Eyyub Sultanla yanmıştı meş’ale
Şeref bize nasip oldu Fatih’le
Aşıldı surlar dillerde Tekbirle
Senin şanın, ‘namusumdur İstanbul’
Bir asırdır kıymetin bilemedik
Sanayide önlerde gidemedik
Kavgadan sana fırsat bulamadık
Affet İstanbul, “ümit varım elbet”
Unutmadık ‘Fatihten kalma ferman’
Kösteğin kırmak üzere küheylan
Vursun kösler, vira çalsın mehteran
Umudum sen, “muradım sın İstanbul”
Osman NURANİ derki çok büyüksün
Kalbimde Ülkü, dillerde türküsün
Sen bize, Yüce Allah’ın lûtfusun
Aşığım sana ey canım İstanbul
Osman Nurani—Mayıs-1999