İki kelimesana söyleyebilseydim içimdeki közlenmiş ateşi taş gibi otururmuydu yüreğime ayrılığın kör kasveti rüya zannediyorum hala elimle gönderdiğim kaderi bir mendil bile sallamadan karanlıkta kaybolup yiten sensiz ömür tanelerimi her şeyi bilen bir aklın çaçaronu şu dilim neler söyledi yıllara acıya kadere pişmanlığa dair iki kelimeyi diyebilseydi gönül kilidinin anahtarını şimdi hasrete dökülen kelimeler sevdaya mutluluğa kuleler kurar ermiş başları göğe bir hayatın pembeden yeşile gök kuşağı misali şimdi sen içinde belkilerle oralarda ben içimdeki keşkelerle kavrulmuş yüreğinde küllenmiş ömür elindeki taşları fırlatıp denize üstüne gelen halka halka dalgalarda küçük hayalleriyle zamana kırgın gönlü hala rüyalarının peşinde ben senin gözlerinden yorgun kalan anlamsız bir zaman içinde. |