Gel
Sen bizim bozkırı bilmezsin gülüm,
Çiğdemler çiçeğe durduğunda gel. Yanar pare pare savrulur külüm, Sevda saatleri vurduğunda gel. Ekinler boyumca göğe çıkınca, Gök kubbe ağlayıp yaşın dökünce, Babam söğütleri çaya dikince, Âşıklar maşuku sorduğunda gel. Yiğit harmanıdır bizim oralar, Gönül fermanıdır engin ovalar, Dertler dermanıdır gönlü oyalar, Işkınlar topraktan sürdüğünde gel. Renk cümbüşü ovalara yayılır, Kadın, kızan yürür yola koyulur, Keklik öter, kuzu sesi duyulur, Leyleği havada gördüğünde gel. Gelincikler al yeşile bulanır, Bülbül figan eder, güle dolanır, Karlar erir günden medet dilenir, Başaklar kızarıp erdiğinde gel. Sen gel de ne zaman olursa olsun, Gel ki bizim elin neşesi gelsin, Davullar vurulsun, bozlaklar çalsın, Hüdai’ hayalin kurduğunda gel. 04.07.2010 Kütahya |