Bir İstanbul Hikayesi
Sana ne çok şeyi söyleyemedim bilir misin?
Çünkü sen içimdeki derin sandıklarda kilitlisin. Sen yıldızların dünyaya şahitliği gibiydin Sen İstanbul gibiydin, gittin.. Gelişin öyle heybetliydi, hem de öyle rakik Aldın mı ellerimi kalbine Kirpiklerim yere doğru eğilirdi sessizce Bakamazdım gözlerine Kapanır giderdim gün ortasında Üzerime gölge giyer gibi Gittin ya Bu defa içime soğuk rüzgarlar giydim İçime sokulmak isteyen üşüyor, kaçıyor Ellerimse eskisi gibi güneş almıyor Güzeller süslenip süslenip sokaklara çıkıyor Hava güzel buralarda aslında Bakma sen benim yüreğimi yalnız bıraktığıma Ben sokaklara çıktım mı Yolları temizliyorum gözyaşlarımla Bakanlar şaşakalıyor Gülmeleri yarıda kalıyor Çıkmıyorum o şaşkın sokaklara Şimdi bana seni hiç sorma Ayrı bir halin vardı her halükarda, ayrı bir ışığın, O dar sokaklardan nasıl da koşar gelirdim Işık hızıyla yanına varınca soluklanırdım Rahat bir nefes alınca Dün öyle bir gidesim geldi o gittiğimiz yerlere gönlüm kaldırmaz dedim, gidemedim anlatamadım kimselere diyemedim hiçbir kelime kaçtım sanki tıkıldım kaldım bir odaya ne rüzgar beni gördü ne ben rüzgarı ne güneş vardı penceremde ne de bir gün kızıllığı söylesem sen bile anlamazdın inan ki sen gidince İstanbul tıpkı kurumuş bir gül gibi bu yaşamak dedikleri nedir ki günler hiç yaşanmaya değmezmiş gibi yaşamıyorum sayıyorum sen gittin gideli Anlasana senin nefes alışın bile İstanbul gibiydi.. Söze bir girizgah ile renk katar gönlü her daim hoş tutar, çocukları severdin. Çünkü sen İstanbul gibiydin Haberlerini aldım Oralarda iyiymişsin sevmişsin oraları, epey de şenmişsin Sordum, o sadece gece uçan kuşlara Sustular, sustum. Cesaretimi topladım günler sonra bir gün yüzü gördüm: sokaklarda adımladım kaldırımlara sordum; ağlasam anlarlar mıydı ki bu ağaçlar, bu şaşalı cadde düşen katrelerimde topraklar sensiz öyle güzel kokar mıydı? bir kelam etsem dertlenirler miydi benimle? benim gibi sevebilirler miydi seni? yüreğini koyabilir miydi ortaya? senin gibi bakabilirler miydi gözlerime? Bilmiyorum. İnan, kendimi unuttuğumdan beri Kesildi aklımın ipleri. Belki de yanılgıya düşüyorum sadece kendimce yaşıyorum Peki ya ellerinin öyle titreyişi uzakları yaren edemiyorum deyişin? onlarda yalanlar mıdır ki? Sevda deyince gülüyorlar şimdi sevmenin gülünecek ne yanı vardır ki bizi var eden sevmeler değil miydi Yoksa onlar İstanbul’u yaşayamıyorlar mı biz gibi Bak, yine içime bir ‘sen’ geldi Seni sensiz yaşıyorum İstanbul’da Yaşayabildiğim kadarıyla işte, anla İstanbul’da denizin rüzgarlarında yol bulup ona varıyorum kıyılara gidiyorum yine denizlere boşalıyor içli haykırışlarım onlarla birlikte karışıyorum sensizliğe yanaklarımdan süzülüyor bir kaç katre yere düşüyor yavaş yavaş bir kaç kırık dökük hece seni diyemiyorum ben kimselere bir İstanbul biliyor, bir de o gece Yanılıyor muyum yoksa? bu bahsettiğim İstanbul o şiirlerdeki eski İstanbul mudur? Yaşanmamış anlar gibi midir yoksa tüm bunlar? Bir ütopyadan mı ibaret hepsi? eğer öyleyse eski İstanbul, Eski sen, Yani sen, Sahi sen benim şehrime hiç geldin mi? Cemile SÖNMEZ |