Bakire
düşlerimde biri var, kabuslarımda bir bakire,
o zamandan güçlü, tutkularım ona esir bir cariye. kar fırtınası, kış güneşi, yaz yağmuru, güneş tutulması nafile, hiç bir doğa harikası, onun kadar şaşırtmaz insanı. o öyle büyüleyici ki, yıllar ondan alamaz o gençliği, düşlerimde biri var, kabuslarımda işte o bakire... aileye karışmış, çocuğu da var deme inanmam, ben başkasının namusuna göz de uzatmam. yine titriyorum, işte aynı saflık, aynı berraklık, aynı bakire, düşlerde öldürüyor beni, uyandığımda aynı acı hikaye. bilinmez nasıl başarıyor oynamayı bu adi ikiliği? ölene kadar mı bu yasak kabus, bu neyin çekiciliği? susuzluğumu gideriyor ama tadı bozuk, bir irin gibi, nasıl hapsetmiş beni böyle, görülmedi böyle köle, zincirleri magribe gider gibi. diyelim çocukluğumu esir aldın, ihtiyarladım senle, bu beynimin neresindeki kalıcı gerilik? o kadar mı zekisin? Nesin sen? Belki Sultan Süleyman’ da yoktu böyle bilgelik... nihayet, yine aklımı başımdan aldı, işte ailesiyle bir bakire, yok, yok uyandım. bu olsa olsa ancak ömre ölüm tuzağı kurmuş bakire kılıklı bir katile.. maktulun özlüyor geçmişini ama rahat bırak beni düşlerimde, yaşa hayatını gerçeğinle. Oktay Yılmaz 10.02.2012 |