NOSTALGIA
hangi serüvendi uçsuz bucaksız yaşadığımız
genç ışıkları altında bahar güneşlerinin sonsuz bir ormanı geçmekti baştan başa kentleri çölleri ve buzulları aşmaktı ansızın trenlerden inmekti, gemilerle açılmak geçmiş bozgunların toz bulutlarını dağıtarak altından geçilecek bir gökkuşağıydı yaşamak! sevinç kahkahalarıyla kelebekler yağardı gökten şen şakrak yağmur yanılıp kara dönünce kırağılar aklardı yüzünü küskün kuşların çocukların ceplerinde çağların çerezi: yaşama sevinci duaları sığmazdı küçümen avuçlarına göğe açılırdı o boncuk elleri altından geçilecek bir gökkuşağıydı yaşamak! ıssız uçurumlarda usanmaz gecekuşları sabahı çekerlerdi derin deryaların dibinden bundandı seslerinin karanlıkta yankılanıp durması bundandı kınalar yakınması gökyüzünün şafağın utanır gibi usul usul ağarması bundan altından geçilecek bir gökkuşağıydı yaşamak! çiyler öperdi yüzünü ilk ışıklarda gövermiş dünya bahçesinin bir sözcük açardı gizem kapılarını ansızın özlediğimiz yaşantılar dökülürdü masal odalarından o balkan yüzler, göçmen geçen yüzyıllar gülümserdi o uzak topraklardan altından geçilecek bir gökkuşağıydı yaşamak! Resmini göğsümüzde taşıdığımız biri vardı. ağaç gövdelerine adını kazıdığımız kırık bir ok kaldı geriye şimdi o sevdadan yüzler güzlere soyundu, dindi ince ağrısı yüreklerin artık ulu ağaçların uğultusu anlatıyor yılların yılkıya saldığı anıları oysa altından geçilecek bir gökkuşağıydı yaşamak! |