YILKI BİR AT İÇİN SONNET
eskiden, âh, bu kentte uçuk mavi süvari;
kısrağı sokakların, dört nala, uça uça... şimdiyse bir ihaneti, İsa ya da havari gibi yaşamak işte... sürükleyip bir uca yerden yere vurdu da topallattı, körletti bir yılkı atı gibi savurdu ve yağmaya verdi idi, sokakta, o ürkmüş iskeleti... ararken bulduğumuz kemikleri yığmaya başlasak da faydasız... kirli, tozlu, kararmış eski zaman hayvanı! âh, umarsız bir sayrı gelir kuşatır bizi... unuttuktu, bir varmış bir yokmuş o at şimdi, masal gibi... o ayrı! bir ölü şövalyeyim, pörsümüş ve özenti, aynalarda ararı yılkıdaki o kenti... |