KİLİT
herşeyin kilide, bir kilide dönüştüğü günlerde;
herkesin bana bir eşya gibi baktığı günlerde; kilitle beni, ey eşya bakışlı sevgilim! eski bir ceviz sandık gibi bırakıldığı yerde ölü bir şairin, taflanların arasında öylece duruyor olması ve kimsenin ona yüz vermemesi gibi anma gününde... Kitab’ımı Yalnızlığa indirdiğim günlerde; Aşkların bile ben geçerken eğildiği günlerde; nehirlerin bir testiye sıkışıp kaldığı günlerde; doğur cübbeni cüneyd; cübbeni doğur; beni kilitle cüneyd; beni kilitle... parmak uçlarıyla bir taflanı ufalayan şair; elinde ulu bir ağaçla oynayan şair; kendini doğum günü gibi hissediyor bu kentin, ölü doğmuş bu kentin doğum günü gibi hissediyor anma gününde... bırakın hissetsin, beni kilitle! je suis un vieux boudoir plein de roses fanées çekmeceler açık dursun, çekmecedeki solgun gülleri kilitle! ve sandığı sulara bırak, bırak aksın o sandık; onu var eden ulu ceviz ağacına doğru aksın, herkesin bana bir eşya gibi baktığı günlerde... kilitle, şiirin içindeki derin yaraya kilitle... |