aşkın tüm bakışlarını vurdum
akşam üstü kızıla çalarken yüzümün çizgilerinde
kavuşamayan secdelerin mabedi olmanın fakirliğini yaşarım gönlümün orta yerinde… ve sokak lambalarında demlenirim şu vakitlerde beni anlayan ışıltılar kurarlar, düşlere daldığım mekanlardan elim boş döndüğümde yargılamazlar tek celse… “bu arada; hayallerim turşusunu kursun çirkin ördek yavrusunun güzel olacağı günü, boğucu acılar, muhiti gölde hükümdar canavardır…” sadakat beklediğim ilişkilerim giyotinle idama nakledilip, aşkım teşhir edildiğinde kanlı ve görkemli kahkahaların elimin tersiyle fişlediğim yüzlerini unutmayacağım… “nedeniyse; sıraladığım vukuatlarıma kılıf uydurmadım kabullendim, adam gibi davranıp olmadığım şeyler için kıvırmadım, kendim gibi; sadece insan kalmak istedim...” tutsak aşkları kurtardım kimi zaman esaretin acımasız pençelerinden ama en çokta onlar vurdu sırtımdan, namahrem elasıyla mavinin ve yeşilin gün batımında boyamıştı kundaktaki gözlerinin bebeğini, karanlıktı, kaçak bakışlar atabildi yalnızca, göremedi, gözlerimde… ve aşkın tüm bakışlarını vurdum beyninden cesedini karanlıklara zindan ettim, hiçbir renk kokmasın üzerimde... |