Eskimiş MasalŞiirin hikayesini görmek için tıklayın eskinin yıl dönümü
Anlayamadın yine,
Senin kahrından batmıştı güneş, Ve küresel ısınma zannettiler iç sıkıntısını, Canımız sıkıldı, bütün buzullar eridi, Bütün ormanlar kendini yaktı bu gece, Sen uykunda kâbus gördün diye, Haber bültenleri, mangalcı ziyafeti sandılar, Ve sürmanşet vermediler, sensizliği... Sen aynadayken hani demiştim ya Bakmayı bilmiyorsun gökyüzüne, Bakabilseydin görecektin, Kâinatın kalbini. Ürkememiştin bile, Anlayamadığın kadardı, kaybettiğin. Pencerene bu sefer yeminliydi, düşebilmeye, Bir yağmur damlası buharlaşıp gelmiş gözyaşımdan, Soluğun olmaya adamıştı kendini bir yudum oksijen parçası, Son selamlaşmamızdaki tıkanık bir iç çekişime özenip, Ve bir yakamoz en yakın bir deniz penceresinden kaçıp, Senin en sevdiğin bir şarkında adının geçmesini bekleyecekti içinden, söylediğin. Az sonra tükenecekte olsa, Ve az sonra söneceğini bile bile bir ateş böceği, Pencerenin saçağında son nefesini bir rengini göstermeye çalışan, Menekşenin dalına tırmanmış, Gözlerine son bir kez yanmaya çalışırken can veriyordu. Az önce gücü yetmemiş gölgende uyumaya,, Bir ipek böceğinin başucuna anlarsın diye bıraktığı, Sevdasının yarasını anlatan kozasının yanında… Ve biz bütün kâinatla beraber her gece senin için öldük, Sen her yeni sabaha uyanırken, Yeter ki anla diye bir gün aşkı... |