KUŞ SÜRÜLERİNDEN BİR DUVAR
Eskişehirli bir tüccar tanırdım, bıyıkları
Gereksiz konuşan bir adamın sakarlığında Enfiye çekerdi, bahçesindeki gülleri anlatırdı Çocuksu yüzler bırakırdı bir takım ambarlarda Sonbahar böyle geçerdi, o tüccarın sıkıntısı gibi Deniz kıyılarında, hayvan leşleri arasında Kış sanki iyi geçecek, bakıp duracaksın Yılbaşında eski bir sevgilinin gönderdiği bir karta Niye mektup yazmıyorum eskisi gibi Kahverengi bir şeyler oluyordu mektuplarda Yaşlı bir korsanın öğle uykusu doluyordu İçime ve uykusuzluğuma Kaypak bir haritam var şimdi, önüme seriyorum Birbirine karışıyor Avrupa ve Asya Bütün kara yollarında ölüme yakın bir şey var O kadar yaklaşığım ki şu ölüm duygusuna Okyanuslardan hiçbir şey anlamıyorum Küçük denizlerde yaşadım da ondan mı acaba Değilse neden bir türlü ısınamıyorum Yoksa büyük acıların kaptanları mı dolaşır okyanuslarda Ey büyük kaptan, Bodrumlu sarmaşıkçı Ey gün günden yüreğimi kanatan ada Bir yer istiyorum üstünde, doğduğum bir yer olsun Ve uzun yollarda hiç konuşmayan şöförlerin yanında Ey orman yollarındaki su sarnıçları Duyuyorum içinizdeki eski ses yüklü plaklarda Ölümün bitmiş yasını, sevincin yok olmuş fırtınasını Sözlerini çok değişik aşkların da Eskişehirli bir tüccar vardı. Var mıydı Duygular, zamanlar da bir çeşit insan mıydı yoksa Kuş sürülerinden bir duvar Hangi kuşu çeksem ölüyor avucumda. |