SICAK NAL
-I-
Art çocuk, Muhyiddin Çelebi, Molla Fenari’nin kısık fitili; Okuduğu her beyitten sonra Gülsuyuyla yıkardı ağzını; Kirlidir şiir; ve söz, atılmazsa zehirdir; Bunu bilirdi; Acı bir gölge geçerdi bakışından, Mesir macununun içindeki çivit gibi. Karısı yanındaydı hep, Çocukluktan kalma Ve artık değişmezlik kazanmış Yanlış bilgi; Odalarda ışıksız iki aslan Derinliğine iki atla sevişirdi. Kerbela yası hemen her zaman Görünmez kılardı Mevlit sevincini; Ölümü düşünen, Daha doğrusu anımsayan yüzü İlençler denizinde yüzerdi. -II- Dikenli tele takılmış çiçek, Yüzyılımız çiçek diye seni getirdi. Gökyüzüne çarpıp düşen kelebek, Kumaşları mı diyeceksin şimdi? -III- Pencere silen kadınların Uzaklarda bir yeri aynatmasından belli; Giysilerden, bayraklardan, cenaze törenlerinden; Ayakları dolaşan sandalyelerden; Ağzı ağzına dolu telefonlardan Gözleri bozuk paralardan Saplantılı duvar saatlerinden İçkilerin giderek küçülmesinden Belli, iyi şeyler olmayacak. -IV- Meyvelerin turuncu aktığı oynak oluk, Ayrımlar eşiği. Merhaba tahıl, Yolun bilgisi işte bitti! Evreşe, Tek türküsüyle varolan ela gözlü kasaba, Bir çocuğum olsun isterdim senden. Adını değiştirmişler senin de mi? -V- Bir şey var şu bizim durumumuz ona benziyor Umarsızlığı yüceltmek mi desem? Renkleri beklemek belki... Makbule geçmeyen armağan Ya da Zindanda gökbilim öğrenimi. Ya da Satın alınmak Ezgiler tarafından. -VI- Yakup Cemil’in Kurşuna dizilmeden hemen önce Üst üste içtiği Ömründeki ilk üç sigara. -VII- Ölü duvağı, Ak altın Boz altın. |