Keman ve Piyano...
Keman sesinde beklerken ölümü,
Yasla başını pencereye seyret dökülen “Sonbahar” yapraklarını. İşte o an, Siyah – Beyaz bir resimde donmak istersin. Ve sonsuza kadar ölmeden siyah- beyaz bir resimde saklanmak... Kırgınlıklara duyduğun pişmanlıkların hesap sorar gibi durur karşında. Yutkunursun… Anlamsız kavgaların düğümlenir boğazında. Gurur ve kibrin ne boş kavramlar olduğunu anlarsın. Çocukluğundan, annenden, babandan ve tüm arkadaşlarından, Ve tüm acı hatıralardan, Anlamsız kavgalarından da özür dilemek istersin. Boğazında düğümlenen arzular ve yarım kalan mutluluklar, Bir piyanonun en hüzünlü notalarıyla çalınır kulaklarında. Ağlarsın… Sayısız pişmanlıklar, binlerce “Ah” lar ve “Keşke”ler geçer aklından. İç çektiğinde gözyaşların damlar çenenden. Başını iki yana sallar öyle bir “off” çekersin ki, “Biraz zamanım olsaydı” dersin biraz. Duyduğun bir vapurun sesiyle uzaklara bakarsın. Kalabalık dünya sessizleşir yanı başında. Hani nerede planlarım, nerede gururum, nerede hırsım dersin ? Ağlarsın bir piyanonun en hüzünlü notlarında. Ağlayan bir çocuğun sesini, Mahalle satıcılarının seslerini, Kuşların cıvıl cıvıl ötüşlerini, Hatta rahatsız olduğun sesleri bile duymak istersin. Şimdi artık veda zamanı ! Çalınır kulaklarında bir piyanonun en hüzünlü nağmeleri… Veda eden anılar, Gözü yaşlı yıllar ve yaşamaya zaman bulamadığın tüm arzular... Çocukluğunun geçtiği tozlu topraklı sokaklar, Ne de güzeldi değil mi ? Yaşamak ne güzel… Hüzün çöker yüreğine, Yüzün solgunlaşır, Başın öne eğilir, İki damla yaş süzülünce yanaklarından, Bir kez daha özür dilemek istersin tüm hatalarından, Çalınır kulaklarında bir piyanonun en hüzünlü nağmeleri… Çok değerli müzisyen dostum Hayrani KARCI’ ya… Ziya TATAR 25 OCAK 2012 |