MİKAHA
Tanrının sokaklarda yalnız dolaştığı zaman
Adına kör karanlık diyorlar Güneş de üç-buçuk aylık piçini düşürecek bulvarlara Hıncımdam Makon’da bir Çinli’ye gözlerimle söveceğim Saygon’da bir otel odasında bulacağım seni Ellerini Portekiz’de unutmuş olacaksın Gümrüksüz gireceksin düşlerime çırılçıplak Beyrut’ta uçağı kaçıracağım Mikaha Sana dönmek mi bir daha Tövbeler olsun... Özlediğin bu muydu yoksa Tutkulu bir kelepçe vurdular yüreklerimize Adına aşk diyorsun Oysa balıklar Singapur’dan getirmemişlerdi Ağızlarında bu tutkuyu Roma’da kendini satan bir kadın görüp Kadınlığından utanmıştın Melekliğinden utanan şeytanlar gibiydin Sen de yüreğini ellere sattın Mikaha! Sana dönmek mi bir daha Tövbeler olsun... Bak yine inanasım yok işte Sensiz geçmezdi bu mevsimler Bulvarlara kar yağmazdı Gecenin kör karanlığında Tanrı bizim için ağlamazdı Sevmeyi sevilerek öğrenmiştik Tanrı’ya da biz öğretmiştik üstelik Belli ki sevmeleri de bırakamıyorum artık Tanrının da gözyaşları tükendi artık Mikaha! Sana dönmek mi bir daha Tövbeler olsun... Kolay diyorsun Gel bir de sen yaşa sensizliğimi Yalan söylüyor Kuveyt’li petrol kralı Beş gece içmez sana yüzük alırdım Gözlerini Pire’li tayfalara çaldırdın Belki Hong Kong’da bir şişe pirinç rakısına satarlar Belki de ucuzundan ölmeyi göze alırsın Ama sen; ölmüyorsan-ölemiyorsan-ölemeyeceksen Paris benim kentim değil ki Bu serseri izler senin izlerin Mikaha! Sana dönmek mi bir daha Tövbeler olsun... Bak bu mezarı benim için kazdılar Bu çiçekleri dişi eller getirdi Sözüm var Ölürsem erkekçe öleceğim Ama sensiz ölmeyi beceremem Mikaha! Sana dönmek mi bir daha Tövbeler olsun... |