ONSEKİZ
alnında satır gibi indirmiş kaşlarını
ağzı yüzü kan revan içindedir içinde birşeye baktığı belli kimbilir nedir belki tortulu kalın bir nehir belki bir şehir / bir nehir gibi uğultulu elektrik bilemiş kaldırım taşlarını belki hiç olmayan sevgilisidir o filmden çaldığı genç kız hayali saçları yalnızlığına dağılmış belli belirsiz tutukluluk hali tenhalara kaçırır bakışlarını iki gecedir yerinden kıpırdamadı çenesi kilitki dudakları şiş karanlıkta gizlice sakal büyütüyor içindeki başka bir kata inmiş belki arka bahçeye uzak çocukluğundan morsalkım kokuları böğürtlen tadı yukarda haşarı uçurtmalar annesi içerde çamaşır ütülüyor akşama yatılı misafirleri var erzurum’dan koşma oğlum bu nasıl çember çeviriş az önce düştü de burnu kanadı belki bıyıklarında yaladığı kan birini çağırıyorlar onu olabilir mi adını hatırlasa bilmece çözülecek adını hatırlamıyor kaç yaşında olduğunu hatırladığı içindeki bir gemi yıllardan ilkokul belki 23 nisan heybeli’ye geziye gidilecek yol boyunca aralıksız kuş yağmuru gemiyle yarışan yunuslar maviliğin gözlerine sığmayan sonsuzluğu o ilk hürriyet sarhoşluğu korkudan ihtiyarlayabilir mi yirmi yaşında insan |