Eski Aşklar
Ne güzeldi eski aşklar ne güzel…
Aşkın aşk olduğunu anlardık bir zaman Sokakların, caddelerin dili olsa konuşsa Heyecanın hazzını tadardık bir zaman Düğünlere giderdik hem de koşa koşa Cuma akşamından yıkardık çamaşırımızı elde… Her ortamın bir düzeyi, her şeyin bir usulü vardı Çoğu zaman sevgilerimiz gönlümüze mahkum olurdu? Öyle çat pat söyleyemezdik her şeyi herkese Sevginin, sevgilinin, aşkın, sevdanın kıymeti vardı Öyle bedava değildi sevgiler… Bedava değildi; belediye kömürü gibi… Ne güzeldi eski aşklar; sadakatle yatar kalkardı Vefayla engin denizlere yelken açardı… Aşk her gün aynı yoldan giderdi fabrikaya… Öyle her yoldan gitmez, her arabaya el atmazdı… Efendiliğiyle ün salmıştı Kafdağının ardına Her gelenin parmak çaldığı yoğurt değildi. Büyük kavgaların adamıydı aşk Yıldırım’la Timur; ölmekle kalmak gibi… Aşkın on dört şubatı yoktu eskiden Öyle ticari değildi… Özlemesi bile güzel eski aşkları Kalemi, kağıdı, Ferdi Tayfur kasetlerini Yokluğu, yokluktaki ümit ve hayalleri… Caddelerde aşkın peşinden koşmayı Kolay kolay unutmamayı; daha doğrusu unutamamayı… Her şeyini özlemesi bile güzel eski aşkların Özlemle anılması bile güzel eskimeyen aşkların… |