GÜL
Ey bâkir cümbüşü her özleyişten sıcak
Bin uykuya yaslanmış sessiz kamaşan şafak; Her bahçenin üstünde ve her ufuktan başka, Yıldızların tuttuğu ayna, ezelî aşka, Bir sır gibi hayattan ve ölümden öteye İlk arzunun toprağa mal olmuş lezzetiyle... Ardından ağlanacak ne varsa ömrümüzde, Tekrar doğuşun sırrı gülümseyen bir yüzde, Uykusuz geceleri içten kemiren hüzün, Bin azabın çarkında gerilmiş ağaran gün; Öpüşler, gözyaşları, vaitler ve hicranlar; O derin sükutların aydınlattığı anlar Bir sonsuz uçurumda uyanmış gibi birden Sazlar sustuktan sonra duyulan nağmelerden; Doldurur hiç durmadan uzattığı bu tası, Gül, ey bir âna sığmış ebediyet rüyası! |