OTOBİYOGRAFİ
Sana artık Ahmet Erhan diyorlar
Yalnızlık, ölümün üvey kardeşi Eve hep geç saatlerde gelen babaların ayak izlerinden yükselen buğu Bir toprağın, dalına dokunamadığı yerde büyüyen boşluk Ayışığında kaldırımları süpüren bir kadının ikide bir durup, burnunu önlüğünün koluna silmesi Gibi boğuk, gibi çıldırtıcı, gibi silik Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Nereye gideceğini yitirmiş yol, uçurum, dağ, bayır, çöl Bir kuşun kanadından çıkan kav Bir kibritin ömrünün, bir tek sigarayla sınırlı olması - Alkol, kendileri seni seviyor Her el titremesinin bir fotoğrafını çekmeli yanık masa örtülerinin, kırık bardakların Günışığında herşeyin, herşeyin görünmesi Gibi iğrenç, gibi gerçek, gibi anlamsız Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Tökezlemiş söz, suskun türkü, rendelenmiş umut kırıntısı Şiir... alkolik bir babadan artakalmış sarışın güz boğuntusu Çıkılmaz buradan artık diyor bir ses, hiç değilse kapıları iyice örtün Soğuk, yalnızlığa özenip girmesin içeri Gibi sinsi, gibi alaycı, gibi bungun Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Kötümserlik, kusmukların çiçek kalıplarına dökülmüş hali Herşeyin göreceli olduğu bir dünyada iş mi bu şimdi Değişimlerin bir türlü dönüşüme varamadığı yerlerde Aklımı teğelliyor bir çocuk durup dururken Gibi çılgınlığa, gibi serseriliğe, gibi ölüme Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Parmak damgasının mülkiyete yettiği bir çağda Yüreğini kağıtlara basmanın bedeli Damarlara dolan toprak kokusunun hep ölümü çağrıştırdığı Yaşamın, konuşulan en eski lehçesi Gibi okunmayan, gibi tozlu, gibi gülünç Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Diklendikçe, kendi rüzgarından başı dönen gurur Yürüdükçe, yollardan pencerelere yükselen buhur Çok şey görmüş geçirmişsin biliyorlar Gibi ölüm, gibi aşk, gibi şiir Sana artık Ahmet Erhan diyorlar Akdeniz 1958.1.72, 60 kg., evli, karısı hamile, iki paket sigara. sabah dokuz akşam yedi. - sahi ne vardı başka? Evet, diyorlar ve ekliyorlar: Önüne geleni öpme isteğiyle dolu bir insancıllık Sonunda götürse götürse, çiçek götürür kendi mezarına Gibi deli, gibi meczup, gibi seyda Ve keçe uçlu bir kalemle yazıyorlar: Doğacak çocuğuna ad düşünen nihilizm Sabahın alacakaranlığında, bir uçurum önünde bekleyen dirim Sana artık Ahmet Erhan diyorlar. |