Sen varsan varsın, sen yoksan...Her şey seni unutmak istememle başladı. Seni unutmaya çalışırken seni yeniden yaşadığımın farkına vardım. Seni yaşarken seni unutmak ne mümkün... Gülü seni sevdiğim için sevdim; nazlıydın, narindin, güzeldin ve hoş kokuluydun... Bülbülü de seni sevdiğim için sevdim; üzerinde taşıdığı rengârenk güzellikler seni andırıyor, senin gibi ruhumu okşayan sesiyle sevda nağmeleri söylüyordu. Leyla’yı senin için sevdim, Şirin’i senin için, Aslı’yı da yine senin için; Yok, sana benzedikleri için değil, senin gibi sevildikleri için... Seni sevmek için bahaneye ihtiyacım yoktu... İlla da bir bahaneci bulup, sormam da gerekmiyordu. Seni seviyordum, sadece ve yalnızca... Gittin... Beni bir başıma bıraktın bu yaban ellerde... Acımasız diyarlarda... Sen olmayınca seni anmanın, seni beklemenin, senin için kahrolmanın gereği yok diye düşündüm ve unutmak istedim... Sen misin unutmak isteyen... Ah eşek kafam ahhh! Sen misin unutmak isteyen... Ne mümkün, gülüm ne mümkün... Seni unutmak için neye baksam, neyi sevmeye çalışsam, neyi okşasam sen geliyordun aklıma... Gülü kokluyordum, kokusunda sen vardın. Çiçekleri okşar gibi seviyordum, yapraklarının narinliğinde ipeksi tenin vardı. Bülbüle sevdalanmaya çalışıyordum, yine sen vardın. Bir ara farklı sevdalara tutulmayı denedim... Önce engin denizlere tutulmak istedim, sonra.. sonra masmavi gökyüzüne, yakıcı güneşe, gecemi aydınlatan aya ve yıldızlara... Hepsinde ama hepsinde bir parçan vardı, sen vardın, sevdam vardı, aşkım vardı, yüreğim vardı, kor olmuşçasına... İşte o zaman her şey birden bire değişti... Ve ben seni sevmek için yanımda olmana gerek olmadığını anladım Seni sevmek demek, güzelliği sevmek demekti. Sende olan bütün güzelliklerse kâinatın her yanında vardı. Bakmasını bilmiyormuşum, kıymetini anlayamamışım... Her şey seni unutmak istememle başladı... Ve işte.. Ve işte o gün ben gerçek aşkı tanıdım, gerçek sevdayla yüzleştim ve seni daha çok sevdim gülüm, seni daha çok... Seni sevmek için gözlerine bakmaya gerek yoktu artık, seni sevmek için tenine dokunmaya, nefesini hissetmeye ve sesini duymaya hiç gerek yoktu. Rüzgâr da nazlı nazlı uçuşan ipeksi saçına dokunmanın ne âlemi vardı ki... Ne âlemi vardı ki, masmavi gözlerine bakmanın, Ne âlemi vardı söyler misin ay parçası yüzünü seyretmenin... Ben seni görmek istediğimde, sana benzeyen güzelliklere baktım, seni görmeye gerek bile kalmadı. Sen varsan varsın, sen yoksan zaten her şey sensin. Seni sevmek istediğimde dünyanın bütün güzellikleri birden emrime giriyor; Deniz benim, ay benim, güneş benim, yıldızlar benim.. hepsi benim, benim oluyor.. Kuşlar, börtü böcekler, güller, çiçekler, laleler ve daha neler neler... Anlamadığım ne biliyor musun, anlamadığım ne? Bu kadar güzelliği.. bu kadar güzelliği nasıl oldu da kendinde sakladın, nasıl oldu? Naif Karabatak |