Çukur Ayna
Sana başka bir şey söyleyeceğim
Ölümcül de olsa kalmak bu ay aydınlık bu italik kan kaybında Çatlayan dil yörüngesinden çıkıp çakılsa hiçbir yere gitmem soru sormamalısın artık Benim ülkemde ölüler, ayakkabılarından tanınır Çark eden boşluk ve renksizliği bulutun Burada Asılı kalan boynu vebalin Aramızda Engelmiş bak kestim işte kolumu Bir Çingeneye adanmış olmasaydı ömrü ömrümün Upuzun ve dikey düşüyor ışık şuramıza Hayretin sarkacı değil midir sunulan her ayrılık Dönelim gecenin saat üç onuna Hiç unutma, her şeye kaldığı yerden başlamayan aynayı Koynunda uyut, kışa kaldır, bahara yasla Nereye asılsak, saydam oyuklar dolduruyor göz çukurlarını Çarptığımız sis duvarlarına apayrılıkta Bize kalan, yassılanmış bir ağlamaktı upuzun Kız babaları ölümlü de olsa Kalmak Kalmaktı Bir düşten sızarak serçe parmakta Un ufak sol kaburga boşluğunda bir adamın Şark usulü aşkım zamansız yolculuklarım kimin umurunda Hiçbir yere gömülmem artık Kanlı dolandırılsa da başım, Ülker’inin omzunda Beni anlama yakana iğnele, göğsünde taşı Erkekleri de üzgün diğerleri kadar dünyanın Önce ekmek! Önce ekmek aynı boşluktan süzüldü Renksizliğine vardığımızın Söz insana benzerdi, insan söze sevgilim... |