AĞLA EY İZMİR!
Seni çok seviyorum İzmir;
Neyi, kimden saklıyorsun ki? Henüz buluğ çağına gelmeden, Kirlenmişse mahremiyetler, İlahi sınırlar çizmenin ne âlemi var? Kimi kimden koruyorsun İzmir? Ağlamalar bir duvar olmuş yüreklerde. Kirlenmeden ve kirletmeden, İnsan olmanın şerefi kimin? Üşüyor Anadolu’mun yüreği. Çığ düşüyor yüksek dağlarından. Kar buz damlalarına dönüşmüş. Heybesinde kan var çobanların. Ağlıyor her yanı memleketimin. Bir sen gülüyorsun. Bir sen yakıyorsun güneşinle. Bir tek senin meltemin ılık esiyor. Utan ey İzmir! Utan ve ağla. Ağla ey İzmir! Ağla… Konak’tan Karşıyaka’ya yanıyor deniz, Kış ortasında. AGORA namazgâhı bunalmış, Sırma saçları göğsünü örten, Beş bin yıllık yorgun kadın hürmetine, Balıklarını zehirlediğimiz körfezle birlikte, Kafa tutuyor SMYRNA eskisine. Şehit olanları deftere yazdığım dağların, Yüzü suyundayım. Seni çok seviyorum İzmir Ama ben Anadolu’yum. Anadoluluyum… Gözyaşlarına boğulup, Deliren yüreğimle bir serinlik ararken, Sen halen ısıtmaya çalışıyorsun. Nedir bu yaptığın? Kaçıncı cezadır bu kestiğin? Hükmü hep sen mi vereceksin? Utan ey İzmir! Utan ve ağla. Ağla ey İzmir! Ağla. Hani şu ciyaklayan martıların var ya; Onlara acıyıp yem verdiysem, Yüreğimi senin “Adı batası martılarına” emanet etmedim. Bornova’nın gözdesi; Küçük park’ta eteği kırıklarla fink atmadım. Zaten tertemizdi yüreğim. Balçova termallerinde kırklamadım. Çaymış, Sıcak gevrekmiş, Tulum peyniriymiş, Bana ne? Havra Sokağı’nda Kemeraltı’nda görmüşler beni. Sana ne? Kordon’da alafranga isimli restoranlarda Oturmadım ben. İnadına balıkçı barınaklarını yeğledim. Bir kadeh susuz rakı, bir parça istavritle gönül eğledim. Bunu da kıskandıysan eğer, Sen kafanın dikine git yine. At aşağı beni Varyant’tan Konak’a, Ben yolumu bulurum oradan varoşlara. Ama yeter ki sen de ağla. Yeter! Yakma artık Yeter! Ben sana İsveçli Tomas Tranströmer gibi, El gözüyle; Bir tek “saat üç de” bakmadım Nobel kazanmak için. Karanlıklar ışık duvarımı çalmadı. Doyasıya yaşadım. Doyuramadın. Tozlu bir yol bıraktım arkamda. Dünya’ya seninle gelmedim ya, Şimdi terk ediyorum seni. Yetim bir yavru bırakıyorum sana. Sıkı sarıl ona. Sıkı sarıl İzmir sıkı sarıl ona. Gidiyorum. İnadına sen kadar mağrurum. Gidiyorum. İnadına demokratım senin kadar. Gidiyorum. İnadına dimdik başım. Bir tek farkımız var seninle; Ben hep gözü yaşlıyım gururumla. Sense hep sıcaksın gururunda. Utan! Utan ey İzmir! Utan ve ağla. Ağla ey İzmir ağla! -Mehmet Fikret ÜNALAN- |