Kadrolu yalnızlık.
Kendini kimsesiz hisseden bir çocuğun dudakları döküldüğünde,
Babamı öpmüştüm, Öptüğüm yeri biliyorum, Dimdirek gidersem, yolumu sapmadan döndüğümde tekrar bulabilirim. Düz bir adamdım ben, ama düzgün biri miydim bilmiyorum. Aynı uykuyu ortasından bölüp uyumuştuk, O demli çay içerdi- benim iki gözüm - açık Ağzım kül tablası fırlatırdı pencereden. Kısa olanı içerdim, o uzun. Sönmüş izmaritlerden yaşam delilleri var. Nefesini görmek için başlar insan sigaraya. Ceviz ağacından tabut, Ömrü uzundur ceviz ağacının, İnsanların adı yoktur hiçbir cenazede, Gözlerde mahsur bırakılmış bir hayat taşınır daha çok, Omuzlardadır o an yürek, Kuru, kuru ağlanır biraz Kurunun yanında yaş, Ama en çok ateş düştüğü yeri. Toplasan uzun bir memleket eder hepsi, Uzak yolların insanları, Sonrası yoldur. Bütün yollar boşaldı, kadrolu büyük bir yalnızlık için. Sonrası anksiyete bir duruş. Akıntı gibidir yaşam, alaycı. Aynayı sildiğinde, geçmiyor ölümün gerçekliği, göz ile görülen. İsmet BAYGIN. |
Kimi zaman ağlatan kimi zaman güldüren…
Ama Babanın yokluğu...................