Bu yeli ben tanıyorum bir yerden; kuş sapanı elimde, yarpuz kokulu bir dereden kurbağalı kamışlı dere yeşil başlı ördek, karameke; sazlıkları siper edip yaslanmışım söğütlere tetikteki elim, pusudaki ben...
Delikanlı, eli kanlı günlerim balıklı, yengeçli, sülüklü dere karahayıt, böğürtlen ardılınca üstüne böğrümde diken bukalemunları görünce renkten renge giren, ansızın irkilen ben...
Asılıyorum; kaç kelfalak! kaç karatavuk kaç karabatak kaçınızı vurdum feleğin affına sığınarak; suya daldım ölünüzü aldım boşa çaldım ödünüzü aldım, orada burada darmadağın saçma tanesi, sapan taşı ’Kurşun Asker’ çocukluğum; sevdalandım öcünüzü aldım...
Düştüğü yerde unutulmuşum; ne kanın sıcaklığı değişmiş, ne yelin kokusu; dedemin çiftliğinde bir karış büyümemiş boyum...
Sığırcık sürüsü, arıkuşu incirlerin sarıkuşu can havliyle sürüklenişi umudun ölüyorum diyen gözler gözlere inen son perde son çırpınışı kanatların; meğer ne acımasız gaddarmışım...
Kesilmiş dal, koparılmış yaprak, iki kazığı birbirine bağlayıp, kurduğum kapan; çöp şişe dönmüş yem diye taktığım , kıpır kıpır can çekişen solucan; farkında olmadan canını gagalayan kuşlar?! benim acımasız canlar yakan...
Omuzumda filinta, bendeki fiyaka; elimde dünyası tersine dönenler yürürken ne caka ne caka, dağ taş dere tepe sel almış da taşıyor sağ kalan kuşlar izin verirsem yaşıyor; namluyu gören birbiriyle helallaşıyor... yaktığım can yüzlerce...
Gün geldi de hepsi kan oturdu içime; vurulmayı öğrendim sevdiğimi yitirince, ufuklarda dolandım, bulutbulut yandım , ateş düştü ciğerime gün batarken dağdan dağa havalandım...
Karasevdayla ağardı sabahlar, yıdızlarda ah ile vahlar, gecelerce gözlerini aradım sevdiğimin...
Kara, kara, kara, kara; aslan karam, fukaram; nedir göğsündeki yara?
Al karameke al karabatak al karakarga al karacuka al karakartal; al kanlara boyadığım kuşlar adına, sen de al akbaba yüreğimi verdim sana vur pençeni bağrıma gagala; hiçbir şey kalmasın bende karadan, hiçbir şey kalmasın kanayan bir yaradan !
-II-
Bu yeli ben tanıyorum bir yerden nereye gitsem adım başı esiyor ninem sıvamış kollarını, teknesinden hamur kesiyor...
İlkyaz çimenleriyle ocak yeri , nar çiçeği ile gölgelendi mi taze yufka çevirilir, gelene geçene verilirdi ister tok ister aç, sıcağı sıcağına çomaç dostlar ziyarete gelir meşelerin dibine neşeli sofralar serilirdi...
Baklava dilimli tepsiler kalaylı kaplar içinde yayvan bakır, çukur çanaklar bir dolar bir boşalırdı kocaman kocaman sinilerde yirmi - otuz kişi birden yemekler yenirdi, sindire sindire...
Yelten’li Hüseyin de de; dur hele tezenesini dokundurdu mu tele, yeldi Avşar Boyları’ndan esen diliyle uzanırdı gurbetele allı turnayı havada vurur yeşil ördeği göle kondurur Avşar’ın düzüne kar yağar kır atın dizine sızılar dururdu, sarı ipek dokunur mendili olur yavuklunun gözyaşıyla okunur, Al Yazma Zeybeği ile diz çöken zeybekten korkulurdu...
Akşam sofrada tavşan, bıldırcın, keklik sutavuğu, üveyik, hatta geyik az mı av eti yedik, av yoksa keserdik Ankara Tavuğu’nu, horozunu, legornlarına kıyamazdı ninem, tavada yumurta, ekeleyip üstüne karabiberini, tuzunu mis gibi tereyağlı, ’otur oğlum; doymadan kalkılır mı sofradan?’ bulgur pilavı, yanında soğan, bazen yeşil, bazen kuru, fasulyesiz hiç olur mu , Çandır’dan gelirdi tohumu, kendimizden nohut , her mevsim bulunur peynir, zeytin tükenmezdi yoğurt...
Elma, armut, kavun, karpuz , ayva nar; ne ararsan var, eğlenirdim köyde yazdan güze kadar...
Çocuk olsam da becerirdim her işi ; dedem ikide bir, ’Aferin kara oğlum, sen adam olursun ama, ben görür müyüm bilmem?! ’ derdi...
Çapa, su, orak esme rüzgâr, esme bırak, gölgemde çocukluğum bir ağaca çivili çardak, hamazlanırsa harmanyeri, yüzüme gözüme dolar toz toprak ...
işte savrulan zaman; yaşlı bir çift koca, bir çift öküz gibi geceyle gündüz gibi dünya harman ortada dolana dolana hatıralar sağ ama dedem ninem artık yoklar ...
-III-
Bu yeli ben tanıyorum bir yerden; binlerce yıl öncesi, kim bilir kaç ölü gömülendi Kocahöyük tepesinde kaç ırgat öğünlendi koca pırnalın, koca servinin koca dutun, koca yemişin koca boynuzun gölgesinde...
Yer yemez yemeği serilirdik upuzun ölü gibi yorgun yaz günü bağa bostana bakmak kolay değil ağustos böceklerinin ninnisiyle uyurduk, karıncaların ısırması sonuydu uykumuzun ’Kalkın, kalkın yerim; burası benim yerim!’ dercesine ...
Kendimizi ter içinde bulurduk... Uyurken bir düş, bir sevda, bir nehirdi tenimizde akıp giden...
Hey gidi esen yel ; şimdi sen söyle, yel tene mi, ten yele mi adı Yelten olsa köyümüz elden bir şey gele mi gelesi yok bu işin; yekin altı şeş , ölüm herkese düşeş!
Bendeki yek, kırmızı benek düştüğüm yerden gül bitecek, güneş sesime dönerken, dünya tersine dönecek; atıyorum, nesine; sesime gel sesime, yeke yek, sımsıcak nefesime; zarım, intizarım, mezarım...
-IV-
Bu yeli ben tanıyorum bir yerden, neslimizden dillenir, dudağımızdan eksilmez, ya huyundan ya suyundan, ya da tüyündendir ak sakallı dedemin; ’Seher yeli eser eser kesilmez, güzellerin gam sözüne küsülmez...’
Şimdi aşkzamanı; bu toprağın sesi, bir sevgi imecesi , neşeleri küme küme, halay çeken gençlerin yeri döven topuk sesi... sevgiyle halay, bir de semah dönesiye çatlar bu toprakta tohum , milyonlarca yüreğin, yüreğimizdeki sesiyle...
Ana Tanrıça Kybele’nin yurdu, aldı kucağına Bes’i, hamurunu yoğuruyor, bereketi doğuruyor, saçların bir deli orman, meşe palamudum; aşkın beni kavuruyor...
Bu yel, bu dal, bu yaprak; ne çok şey düşündüm, yüzüne bakıp, rüzgârına kapılarak, sen kayboldun, ben sevdayla başımda dönen bir dünya buldum...
-V-
Bu yeli ben tanıyorum bir yerden; son sevdamın türküsü, gönülden gönüle esen, dilden dile hasret kesen...
Sen sahipsiz olamazsın / kâlbinde esenin vardır / sarı saçlarında rüzgâr / yellere küsenin vardır... Aşkın bir yeldeğirmeni / yel eser döner dümeni / esen yelde kaşın gözün / un edip eledin beni... Söyle kâlbin rüzgâr gülü / bu ateşi kim söndürür / başım döndü taşım döndü / esen yeli kim döndürür... Daracık sokaklardayım / kâlbi un (u)faklardayım / ay ışıdı yüzün gördüm / yine düş tuzaklardayım...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
YEL şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
YEL şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Birbirinden güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarma teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Birbirinde güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarmı teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Çocukluğumu ne kadar çok özlemişim.Okuyunca anladım . Şiirin sonuna kadar nefes alamadım..Şimdi oh! dedim .Masal gibi öykü gibi gerçek gibi. Ne sıcak şiir ne kadar içten. bizden birileri içimizden biri.Düş gibi.Gecemin seçkisi .Sayfanın da seçkisi olur dilerim bu emek.. Yine iyi yıllar dileyeceğim ama sanırım siz yarın da şiir asacaksınız gibi..Yüreğinize emeğinize sağlık Sevgilerde kalın .
Birbirinden güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarma teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
dize dize bir hazine bu ne güzel şiirdir böyle dilerim güne düşer tebriklerim o harika gönlünüze hayata kattığınız eşsiz cümle güzelliklere iyi ki varsınız şanssınız değerli Şaban hocam..:) sevgim saygım her dem selamlarımla..
sağ olasınız her dem var olasınız değerli hocam her şiiriniz ayrı güzel hele bu son şiir buram buram Anadolu kokuyor gözlemler birebir yaşantılar doğa tarih yaşam kültür vs içten çok canlı akış harika gelecek kuşaklar için bir belgesel şiir niteliğinde bir hazine..
hayat; erdemli güzel yüreklerle güzelleşmekte iyi ki varsınız şanssınız Şaban hocam..:)
o güzel dilekleriniz dilerim sizin içinde gerçek olur her şey gönlünüzce mutlu insanlığa yararlı olsun inşallah… sevgim saygım her dem selamlarımla..
Birbirinden güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarma teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Birbirinden güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarma teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Birbirinde güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarmı teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Üstadım serbest şiiri akıcı hale getirmek kolay değildir, her serbest şiirde okunmaz bence, okuyorum diyende yalan söylüyordur. Ancak sizin yazdığınız serbest şiirlerin yeri bir başka benim nazarımda, zira bakın bendenizi alıp gittiniz çocukluk yıllarıma, hayallerimi öyle bir depreştirdiniz ki; kimi yerde boğazım düğümlendi, kimi yerde umut açtı yüreğimde. zaten şiirin amacı da bu değilmidir? insanları düşünce ve hayal tembelliğinden kurtarıp yukarılardan, çok yukarılardan alemi temaşa ettirmek değil midir?Kah kuşun kanadından, kah bulutların üzerinden, kah yağmur damlalarının iğri iğri düşen ıslaklığında dolaştırmak değilmidir insanı. Siz bunu çok nefis bir şekilde başarmışsınız üstadım. Şiiriniz ilk bakışta çok uzun bir metin gibi görünsede içerisine girip ruhunuz ve bedeninizle şiirinizin atmosferine girdiğimizde bir çırpıda okuna kısa bir masal gibi geliyor insana. Siz yazın, yazın ki bizim gibi kurak gönüller yeşersin, çiçek açsın üstad. selam ve saygılarımla efendim.
Birbirinden güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarma teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Birbirinde güzel yorumlarıyla şiirime artı değer katan tüm dostlarmı teşekkür ediyor, en içten duygularımla mutlu bir Yeni Yıl diliyorum. Sağlıcakla esen kalınız. Bir Yıl sonra görüşmek dileğiyle...
Etkili akıcı anlam dolu....
Bravo şair..