KASKETLİ BİR ADAM
Karanlık bir sokakta
Ağır ağır yürüyen kasketli bir adam Yüzünde yaşamın sunduğu derin çizgiler Adeta karanlığı delip geçiyor Dört bir tarafı tarih kokuyor adeta Bedeni bitkin gönlü yorgun bir halde Şöyle bir köşeye oturup insanları izliyor Dünyanın akışını gözlüyor kimseler bilmeden Biraz uzaktan iki delikanlı beliriyor Ellerinde kitaplar sohbet ederek yürüyorlar Biri heycanlı bir şekilde yaşadıklarını anlatıyor Diğeri ise sadece dinler gibi yapıp gülüp geçiyor Beden dilleri aslında onları ele veriyor Ve bir an aklına bir şey geliyor mantıklı olan Ve sağ elini cegetinin sol cebine atarak kalemini çıkartıyor Ve başlıyor yaşadıklarını ve gördüklerini yazmaya Sağ tarafına bakıyor iki sevgili sevişiyor Sol tarafına bakıyor kimisi işsizlikten bahsediyor Biraz ilerde ki sohbetlere kulak misafiri oluyor Orda ise yaşamın acı gerçekleri konuşuluyor Ve ufak bir analizin ardından Kendine şöyle mantıklı bir soru soruyor Bu dünya insanı nereye gidiyor ve neyin peşindeler Bir boşluğa kapılmışlar farkında bile olmadan Saçma sapan yaşıyorlar ruhlarını şeytana satarak Her insan bir hikayedir aslında biliyorum Ben yaşadıklarımı ve gördüklerimi yazdıkça Yeni kahramanlar yeni oyuncular çıkıyor Karanlık sokağın düş sakinlerinin arısından Ve izlediğim herşey bana geri dönüyor Karaladığım kalemim ve kâğıdım bile dile geliyor İnsanlar göz önünde hayatı oynuyorlar Yaşamak kadere yazılmış bir rol ise eğer Bende gördüğüm tüm kaderleri yazıyorum Ömrüm boyunca izlediğim bu hayatların Aslında hepsi bir serüven hepsi bir soru işareti Hepsi masalsı yaşam hikayeleri bir köşeye sıkışan Kendi içinde kendileriyle savaşma mücadelesi aslında Şunu demeleyim ki Gözlerimiz neyi görürse görsün Dilimiz neyi konuşursa konuşsun Aklımız neyi düşünürse düşünsün Kalbimiz kimi severse sevsin Konuştuklarımızla değil Aslında bu yaşadığımız masalsı hikayelerde Her zaman sustuklarımızla var olmuşuzdur Ve son sözümü sizlere şöyle dile getiriyorum Herkes birşeyler konuşurken ben ise susmayı seçiyorum... Ufuk GÜNEY |
Ve yaşamak da.. İfrat ve tefritten uzak itidal çizgisinde .. Yaşamın gereğini, gerektiği kadar, gerektiği şekilde yaşamak ve giderken ebedi aleme şükredebilen olmak...
Ne varsa , ne çıkmışsa mahtımıza en güzel anlara yazmak.. Bakmak Mevlana gibi,Yunus gibi yazmak.. Dokunmadan suya sabuna yıkamak mümkünse öyle yıkamak elleri...
Kısır bir döngü etrafında dönerken , bir girdap misali dünyayı ebet bilmekten kaçmak... Var olanı unutmadan verilene sarılmak.. Ganimet bilmek her şeyi toplamak en güzel şekliyle...
Ve giderken elveda derken dünyaya, ''Sen cennetimi kazanmaya vasıta oldun, rızayı razı olmayı boyun eğmeyi senden öğrendim. Sana bakarken ram oluşunla ram oldum'' diyerek kapatabilmek gözleri açmak üzere ebedi aleme...
O senden razı sen ondan razı olarak huzura varabilmek....
Sevgiler...