Öğrettin Bana
Öğrettin bana
Ağlerken gülmeyi Gülerken ağlamayı Öğrettin bana Yokluğunun cehennem sancıları Öldürüyordu beni her gün Her gecenin sabahında Yüreğim yanıyordu yangınlar içinde Güneşin bulutlar arasında Kaybolması gibiydin hayatımda Bir görünüp bir kayboluyordun Saçma sapan şeyler yüzünden. Sigaramın dumanı gibiydin İçime çektikçe kayboluyordun Zehirliyordun her gün bedenimi Aşkın zehrini içiriyordun bana İçin yanarken üşümeyi bilirmisin sen Ateşin suya deyişi gibi Yüregim ağlarken yüzümün gülüşü gibi Hayata gülümseye bilirmisin Hayatta ki herşeye inat Acılarıda sevmeyi Öğrenebilirmisin tıpkı benim gibi. Zamanın girdabında Pusu kurmuş sahte aşklar benliğime Ne diye bilirim ki dilim susmuş artık Sahte sevgililere sahte hayatlara Yalanlar içinde kaybolurken sevdalar Ben aşkı dize getiriyordum oysa ki Zamanın tah ötesinde bir yerlerde Aşkın zehrini kana kana içiyordum. Kör kurşunların içinde sevmeyi ögreniyordum Aşkın en duru en saf haliyle Köleleştirilmiş aşkları hakettiği yere taşıyordum Zamana ve sana inadına meydan okuyordum Yasaklanmış sözzlerimde saklıydın Ve her defasında inadına tüm yasakları delip geçiyordum Seninleyken bile sensiz yaşamayı öğreniyordum. Yatağım kan ağlıyor Güller küskün papatyaların boynu bükük Çaresizliğin en acı gerçeğini yaşıyorum Tüm çiçekler aşkımıza ağlarken Sen yoksun adı bende saklı Kanamalı ihanet sancısı yarim Sana çığlıkların bile nefessiz kaldığı Yerden sesleniyorum kalbimden Seni seviyorum seni seviyorum Bir boşluğa düşerken düşlerim Sığındığım tek limanım sendin Senin için atarken kalbim Sensiz koyma beni göz bebeğim Gözlerin büyülü bir pencere Gözlerin sonsuz bir deniz Her yeni günde gözlerinde doğup Gözlerinde ölmeye yeminliyim Dokunmaya bile sakındığım Adını anınca nefessiz kaldığım sevdiğim Seni seviyorum seni seviyorum... Ufuk Güney |