İTİRAFGözlerin gözlerime değince içim erir Haz ile vücudumun titrer her bir zerresi Ölmüş hücrelerime yeniden hayat verir. Sözlerin kulağımda İsrafil’in sur sesi. Gönlüm seni sevmeyi bir gereksinim bilir Çektiğim gam yükünü Rahman ve Rahim bilir. Her sabah saçlarını hangi rüzgâr tarıyor? Hangi melek güldürür bilmem seni rüyada? Hangi bulut yoluna yaş döküp yalvarıyor? Hangi ahudan kaldı sana bu naz bu edâ? Bebekken hangi şefkat sardı seni kim bilir Sendeki bu sırları ne fen ne bilim bilir Sensiz ne dizde derman ne gözümde fer olur Dizgin tutmaz yüreğim durgun bir suya döner Bitmeyen intizarım hüzne seferber olur Ve gönül küheylanım birden kuğuya döner Gözyaşı bulutlarım sanma ki iklim bilir. Tortulaşan çilemi, hicranlı içim bilir Acım bal oldu senle çilen de hoş tasan da Yeter ki, aşığına bigane kalma gülüm. Dert değil, ellerime bir an dokunmasan da Ama seni görmesem tükenir tahammülüm. Hasretin öyle zor ki, ne ay ne mevsim bilir; Öyle günler gördüm ki, sadece takvim bilir Eksilmesin yüzünden melek gülümsemesi Tırnağına taş değse şair gönlüm hislenir Bir el söküp almazsa içimden son nefesi Benliğim eşiğinde kulluğa heveslenir Bunu yalnız duaya açılan elim bilir Sana olan aşkımı sadece Rabbim bilir Bir gün karşılaşırsak gösterip yoldaşına, Bana gönül bağlayan budalanın biri de. Ağlarsam tercüman ol gözlerimin yaşına, Benim için yazdığı en sade şiiri de. Aşk derdini ne tabip ne Lokman hekim bilir. Peşinden nice koştum terli gömleğim bilir. Şair gönlüm ses versin bu ne sevda bir sor ki. Bu esrarlı yangına nasıl düştüm bilmedim. Gözlerin esirine hürriyet vermiyor ki, Bilmem kaç kez bu şehri terk etmeyi denedim. Kaç defa tövbe ettim, bozdum, yeminim bilir Sana nasıl kırıldım sadece kinim bilir Sen yanımda olunca bütün yollarım düzdür Seni sevmeden önce böyle değildi gülüm Benim aşk felsefemde sevdalar ölümsüzdür Bunu benim yüreğim hep böyle bildi gülüm Bin yıl geçse aradan herkes seninim bilir Bu sözün değerini senden başka kim bilir Niyazi Şahin |