Anladım
anladim
sabahlari açilir esnaf çarşilari yeminle "bedreddinim bir agaca asilir" anladim en büyük yalan yemindir edilir sabahlari gecesini hatirlamayan esnaflarin tüm merasimleri gömdüm ömrümün reklam amaçli takvimlerine anladim kimse üzgün degildi bayraklar yariya indiginde bir tek el isteyen yordam ve özür dileyen anladim herkese kötü şeyler hatirlatan yüzüm evet yüzümdü her görüşmeye taşidigim kandirilmaya gönüllü bir gönülle az sütlü neskafelere sigaralar iliştirdim göz gördüm başka açilara ayarli uzun bir yüz gördüm meger filmin sonu diye ayarsiz fin yazardi se end zamaninda bir zamanlar fransizlar hep fransiz kalacaklar sabah sinemasinda pazarlari aklimi alip dogdugum evin müze olma istegine saklayacaklar ama kavaklar büyüyecek herkesten gizli boyatmak bir kavagin becerecegi iştir ancak anladim ki agaçlar topraga aci verdikçe büyüyorlar her pazartesi and içip cumalari marşa basan camiler dolusu yemin edip taburlarca yalan söyleyen bu toprakta bu agaç kuruyacaktir elbet anladim kimseye aci vermeden büyünmüyor namusum ve şerefim ve çocuklugumun üzerine beton dökerim ki tüfek filan degil çimento icat edildi de bozuldu mertligin mimarisi esrarli bir ülkeye göçtü sabrin taş ustalari anladim alti dükkan olsun istiyor evinin ve aglamakli bulmuyor apartimanlari benim taş ustamin karisi ve her yerde şube açmak istiyor iskender kebabini icat eden büyük iskender’in çocukları ki gölge filan etmez yoğurtlu bir ziyafet çekerdi diyojen’le karşilaşsaydi. anladim bursali iskender’in romalı arkadaşından daha çoktur uygarlığa katkısı oysa bu satırlarla üstünü örten ben kelimelerle sargı bezi ve melhem yapan ozanlığı en çok kendini üzen ben anladım sadece öğlenleri açarım yaramı ve hiçbir yerde şubesi olmaz bu kanamalı hastanın anladım. |