Ve Mona Roza
Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara
Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Ve boğazımı sıktı parmaklar ince uzun Günahkar toprağımın saçından bir tel düştü Sana ne olmuş Roza, bir derde tutulmuşsun Bir ekmek kadar aziz fikirler böyle pişti Noel ağaçları ve manolyalar kahrolsun Bir çevre sağ elimden bulanık suya düştü Şu şapkayı çıkarıp atıyorum ırmağa Her şeyim sizin olsun, hep sizin, kesik başlar Rüyasında örümcek başlarsa ağlamaya İçine gül koyduğum tüfek ölmeye başlar Günahını sırtına yüklenen kaplumbağa Gibi ölüm önünde özbenliğim yavaşlar Öyleyse bu şapkayı atıyorum ırmağa Bu erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve kediler de her gece sürünür yastıklara Denizleri bahtiyar eden günler kısalır Satılmayan çiçekler zehirli ve kapkara Unutulmuş erkekler ve kadınlara kalır Bir geyiğin eriyen gözleri düşer kara Ve erkekler kokuyu kediler gibi alır Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık Ve toprağın rüyaya yılan gibi girişi Sana da Mona Roza, taşbebeği bıraktık Ellerinde kılıçlı balıkların bir dişi Senin hatıran kadar büyük, yeni, karanlık Senin hatıran kadar Allah ve şeytan işi Ve yalnızlık, sigara külü kadar yalnızlık Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim Ta boğazıma kadar çıkan deli yağmura Tüyüme horozdan çok itimat edeceğim İtimat edeceğim şu belalı yağmura Ruhumu bayrak yapıp ben teslim edeceğim Asılmış bir adamın iki eli yağmura Bugün yalnız yağmura tahammül edeceğim Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Ve bir şehir yaratmak ruhundan Geyve diye Parçalanan gemiyi ve yırtılan yelkeni Katıvermek sessizce söylenen bir türküye Ve sonra bir köşede öldürmek ölmeyeni Ve son vermek bu bitmeyen şarkıya Bir tren ışığına, güneşe çekmek seni Sana tavus kuşunun içine girdiğini En son söz olarak söylemek istiyorum İçimde tavusların kaybolduğunu Bana da bir çift ak kanat kaldığını Son, en son söz olarak söylemek istiyorum İçime girdiğini, tüyünü yolduğumu Son, en son söz olarak söylemek istiyorum Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara Sana doğru uzanan çaresiz ellerimi Sırrımı söylüyorum vefakar balıklara Yalnız onlar tutacak bu dünyada yerimi Koyverip telli pullu saçlarını rüzgara Bir çocuğun ardına düşen heykellerimi Peygamber çiçeğinin aydınlığında ara... |