Ömrün Son DemlerindeAdam kuyumcuymuş ve bir villada yaşamını sürdürüyormuş, Üstelik yalnız da değilmiş, ayrıldığı eşi ve dört çocuğu varmış, Felç olunca boş durmamış, mesleğiyle ilgili faaliyetler yapmış, Şimdi de televizyona çıkıp türüne nasihatlarda bulunuyormuş… Hayat ne kadar garip bir arena, zıtlıkları bir arada yaşatıyor, Üstelik bunu aynı insan üzerinde yaşatmakla zirve de yapıyor, Gerçi belli bir yaşa gelindiğinde tecrübenin bir faydası olmuyor, Kendi dışındakilere yapılan nasihat de anlıktır, kalıcı olmuyor… Olgunluk yaşamadan önce farkına varabilmenin adıdır bence, Durduğum yerden bakarken bunları söylemek de kolaydır bence, Yine de konuşuyorum, haksızlık karşısında susmamak gerekir, Bana gelince, Hak’tan gelene razı olduğum yine herkesçe bilinir… Biri de estetik yaptırmış, burnu inceldikçe incelmiş, geldiği yerde, Durmadan kıkırdakla besliyormuş yapısını, eğrilecektir belki de, Nefes de alamayabilirmiş, burnu nefes almasına de yetmeyebilirmiş, Televizyon seyretmek çok ilginç, insanlara şiirler de yazdırabilirmiş… Adam ‘Tık, tık!’ dedi ben sinir oldum, bunu kocaman adam söylüyor, Ben ona yakıştıramıyorum ama o kendisinden memnun gözüküyor, Bir de sigara içen adamın reklamı var ki, ben ona da sinir oluyorum, Kibariye’nin eğlence programını görmeye de ayrıca dayanamıyorum… Nereden nereye geldik yine, hayat böyle bir arenanın adı değil midir? Dünya kadar aşure yaptım, sanırım buna, ‘Tadından yenmiyor!’ denilir, Gerçi benim yaptığım tadından dolayı daha fazla yeniyor, örneği var, Bir günde bir kilo aldım yine, hayat bazen böylesi sürprizler de yapar... |