ERDEMİN KÜRSÜSÜNDE DÜŞLERİN ÖTESİNDEVar oluşun ta kendisidir aslında mutluluk Farkında olmalı yaşamın özünün Öz varlığımın derin sessizliğinde İyimden kötümden ve merhametimden Yarattığım adalet çarmıha gerdi beni erdemin kürsüsünde İşte bu yüzden kızıyorum, yeryüzüne gökyüzüne Dile getirmediğim, benliğimde gevelediğim Adsız kalmış düş kırıntıları unutmaya direndiklerim Düşlerin ötesinde özlediğim yitik cennetim Ruhumu çalmak, tümünü sağmak isterken bedenin Zehirden hazırlanmış merhemi sürersin ruh yaralarına Sessizce acı çekersin Erdemlerinin göz hapsinde, kendi hükmünü vermesini beklersin Seyredersin uzaktan uzağa yarattığın kendi cinnetini Delilik bu olmalı Açmaya başlarsın içindeki zindanlarının kapılarını tek, tek Kim bilir belki de çözebilirsin kendi zincirlerini Huzurun aydınlık kapısına ulaşmak özleniyorsa Bencilliği yoksul bırakmalı Doyurmalı erdemleri alabildiğine Marifetle kullanmalı iyiyi de kötüyü de Çünkü yok edemezsin ikisini de Gün gelir gafil avlanırsan sevda denen muammaya Bulursun kendini muazzam bir nehrin kıyısında Eğer oturursan bu hayat kaynağının kıyısına Mutlaka sıçrar birkaç damlası sana da Seçimlerindir mutluluk bilincine ulaştıracak seni Bilir misin ırkı olmayan tek olgudur sevgi Her insan kendi içinde biraz köle biraz tanrıdır aslında Var oluşun en büyük arayışıdır mutluluk insanlar yaşadıkça. FİDAN KARAKAŞ |
Sevgili, biz düşler ötesinden emekleyerek geldik
Geride; acıyı, hüsranı, hicran bıraktık
Erdemi vuslat bildik
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
“Var oluşun ta kendisidir aslında” dostluk
Olmaz özde dosta küslük
Gül de gördük, Kül de gördük
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
Gülde diken aramadık
Ne ettik kimseye yaramadık
Kendi yaramızı saramadık
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
Ahde vefada secde eyledik
Ne söylediysek doğru söyledik
Yalanı hileyi asla bilmedik
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
Dost varlığını varlığımız bildik
Kötülerden iyilere merhamet diledik
Asılırken merhamet adalet çarmıhına
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
Dile getirmediğimiz duygular esir
Anlatma değmez cahile geçiyor asır
Soysuza kurdular muhteşem kasır
“Adsız kalmış düş”leri unutman kusur
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
“Düşler ötesinde özlediğimiz yitik cennetimiz”
Ruhumuz çarmıhta yandı bedenlerimiz
Kapandı derken kanadı bizim yaramız
Acılar çektik
Ve
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
“Zehirden hazırlanmış” şaraplar içtik
Bilemedik, dost sunmuştur diye şerbet niyetine içtik
“Sessizce” acı çekip kötüye kapılar açtık
İyiler “hükmünü vermeden
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
“Seyrettik uzaktan el cennetini”
“Delilik bu ya,” girmeye çalışırken içeri
Saflıkla dökerken içimizdekileri
Açamadık yürekte kilitli zincirleri
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldi
Vakit geldi kalemimiz kırıldı
Nihayet ikimize darağacı kuruldu
İlginçtir; iyiler tarafından son sorumuz soruldu
Köle olmuş ruhlarımız vuslat diye sarıldı
Biz erdemin kürsüsüne öyle geldik
Sevgili dostum Fidan NİHAL’in şiirine naziredir.