Karar vermekle başlarmış her şey
Karar vermekle başlarmış her şey! Açtım telefonu; sıcacık bir ses yanıtladı, tamam bekliyorum! Ve yarım asırlık yaşamımda bir ilki daha yaşayacak olmanın tatlı heyecanı sardı içimi!
Sedef Adası; adını, güneş ışıkları altında uzaktan bakıldığında, bitki örtüsünün sedef gibi görünmesinden almış, Bizans’ın sürgün yeri, bir Osmanlı Paşası’na- Fethi Ahmet Paşa- Sultan Abdülmecit tarafından hediye edilmiş ada, Prens Adalarının en küçüğü ve en özeli! İşte ben hem, bu güzel adaya, hem de o adada şu an yaşayan, sevdiğim arkadaşıma gittim ilk kez! Bostancı İskelesi, hareket noktam oldu, şehir hatları vapuruna tam saatinde bindim ve İstanbul’un en sıcak yaz günlerinden birinde, arka açıkta kendime oturacak güzel bir yer buldum. Öyle keyifliydim ki o andan itibaren, seyrettim denizi, martıları, kokladım sıcak yaz gününü içime! Önce Büyük Ada’da durduk, oradan Sedef Adasına beni götürecek olan büyük motora atladım hemen. Özlediğim çok şey var ama anladım ki Marmara’nın ortalarına keyifle yayılmış, Büyük Ada’yı da epey özlemişim! Motor iskeleden hareket edene dek zihnime; güneşli, kalabalık, güzel /köhne evlerini, köşklerini, yalılarını ve yemyeşil tepelerini bir kez daha kaydettim Ada’nın. Elimde aynam ya da yanımda bir arkadaşım yoktu ama biliyordum, için için gülümsüyordum ben! Sedef Adası, minik iskelesi ile karşıladı beni, beton ve kayrak taşı merdivenleri tırmanıp küçük meydana çıkıverdim hemen. Gelen yolcuların ya da misafirlerin soluklanabileceği banklar, bir güvenlik memuru ve küçücük bakkal tabelası, ilk gözüme çarpan ayrıntılar oldu. Arkadaşım, evlerin bulunduğu Özel Mülk alanına sadece ada evlerinin sakinlerinin ve misafirlerinin girebileceğini, sıcakta yürüyerek yokuşu tırmanmak yerine adanın tek ulaşım aracı olan kamyonete binmemi tavsiye etmişti, ben de öyle yaptım. İsimlerini söyledim ve türlü ağaç, çiçekle dolu, dar, ada yolundan tırmanmaya başladık, az sonra adanın belki de en güzel yerindeki evin kapısındaydım. Sıcacık ve kocaman gülümseyişi ile arkadaşım karşıladı ve hemen balkona buyur etti beni. Karşımızda, Kartal Sahili, sağımız solumuz çam, servi ve türlü ağaçlarla çevrelenmiş bir güzelliğin içindeydim o andan itibaren. Derin bir nefes aldım, cennet burası diye düşündüm, yok düşünmekle kalmadım dile getirdim de. Sohbetimiz koyu, kahvelerimiz de çok lezzetli idi. Şehrin ağır sıcağını geride bırakmıştım ama ikimiz de denizi, yüzmeyi çok seviyorduk, plaja indik az sonra. Bilenler, mutlaka bilir de ben bilmeyenler için söyleyeyim, bu son derece yeşil, küçük, sakin ve temiz adada – ki özel mülk olduğunu söylemiştim- toplam 3 plaj var. Biri iskelenin hemen yanında şık, mini bir beach/restaurant, diğer ikisi ise iskelenin sağına doğru yüründüğünde, ada sakinlerinin, misafirlerinin ve günübirlik ziyaretçilerin yararlanabileceği mekanlar. Bunlardan biri club standartlarında diğeri ise bildiğimiz plaj. Her iki tesis yan yana, muhtemel işletmecileri de ayni kişilerdir. Biz club olana girdik, ahşap şezlonglarımıza uzanıp, günün keyfini çıkarmaya başladık. Sakın ola ki güneşin altında öylece, suskun yatıp, bronzlaşmayı beklediğimizi sanmayın. İkimiz de ayni mesleki eğitimi almış, hayatın farklı kulvarlarında koşmuş iki insanız. Bizi birbirimize yakın hissettiren; insanlar, duygular, düşünceler, yaşam, yazın, edebiyat… ve tabi ki Bodrum! Üstelik arkadaşım, ilk kitabını büyük bir heyecan ve beğeni ile okuduğum tescilli bir yazar da! Kah konuştuk, kah gülüştük, kah yüzdük pırıl pırıl sularda, bolca yedik, içtik! Mazhar Alanson’un parçasında söylediği gibi ‘’Birbirimize vitaminler, moraller verdik’’! Lavanta ile servinin, çam il şebboy’un el ele, kol kola sarıldığı bu küçük ve güzel adada, sıcak bir Temmuz gününü çok keyifli, huzurlu, dostluk dolu geçirdik biz! Akşamüzeri ada sakinleri ve misafirleri için İstanbul’a –Kartal- ulaşım sağlayan şık ve süratli motorla arkamızda kocaman köpükler bırakarak yol alırken, öncelikle arkadaşıma sonra da böylesi güzel bir gün geçirebildiğim için şansıma kocaman teşekkür ettim! Sedef’in; rengini, dokusunu, yaz giysileri ile son derece zarif uyumunu çok severim oldum olası ama bundan böyle Sedef, benim için dostluğun, dinginliğin, serin ve temiz suların adası da olacak zihnimde, her söyleyişimde! Sedef’e gidin! Benim kadar şanslı olmayabilirsiniz, orada yaşayan bir arkadaşınız, dostunuz olmadığı için ama dert etmeyin; serin ve temiz sular, yemyeşil bir sakinlik, yavru martılar da eminim size arkadaşlık edecektir! |
Kutlarım…
………………………….. Saygı ve Selamlar..