Gecemin TelvesiI Hurafe miydi sevişmelerimiz Anaç dediğimiz gizil geçmişimizde? Sığınaklarımızdaki gökyüzülerimizde kendimizi tahliye ettikten sonra bir kaç parçalanmış bulut unutmuşsun ruhunu yasladığın gönderdim… II O sancı kuşundan kopan tüy Düşmedi değil mi hala Fethedemediğimiz dokunmalarımıza? En üzüldüğün renk – ağıt rengiydi Ama korkuyordum Asitli göz yaşların delecek diye yüreğimi hep III O çadırlarda duygularını örtünen göçebe kadınlar Fısıltıları dudağım kadar , dudakları kadar aynaları kırarken, Kumdan yıldızların dağılır ışığı – saklandığımız çalılıklara Çekirdek zamanın damarında – ay sırtını döndü Çıkacak yol arıyorlar ateşlerini akıtabilmek uğruna Otlatıyorlarken çiçeklerinin kokusunu – su kokulu kadınlar O incir ağacının ham aşıkları işte Tattıkça pembeleşen kıyıları IV Karanlığın bekçileri cilveli bir mora aldandıydı da –umarsız- Uyudulardı Aydınlığın kilidini açık unutup Biz de sızdıydık hemen dehlizimizden Peçelerimizi sıyırıp, dökündüydük yutkunmalarımızda birikenleri Ne kadar kir varsa ruhumuzda mayalanmış Yunduk da yunduk Düğünmüş gibi Dünmüş gibi Kasım-ın bir parçası gibi sanki ay-kırım V Dokun-Mayın! Patlamaya hazır bu sırlar Düş tesirli Dokundukça kor eden... VI Gecenin telvesine düşen bir iz Uyaklı bir fal arzusu - Sevsin beni- ezgisi isteği Dudak izin yeterdi oysa fincanda Ki Hangi üzüm kendini kurban eder bir şaraba Başkasının damarında düş olup akayım diye Anca; Üzüm üzüme bakarak kararacak da öyle... VII Nasıl bir ağrı lirizmimde anlatamam Göz taşı düşürüyorum her arzuladığımda Biraz daha yokmuş gibi sanki günahlarım Egolarımda korkunç bir eklem ağrısı Biliyorum her yağmurdan sonra sancılarım seğiriyor Neyse, bekliyorum Ataması çıkmadı daha mutluluklarımın Umarım ruhumdan uzak bir yere düşmez sevişmelerim... Oktay Coşar |
Ataması çıkmadı daha mutluluklarımın
Umarım ruhumdan uzak bir yere düşmez sevişmelerim...