Uçurtmanın Kuyruğu
Şemsiye renkli sığınağımın altında
Bardaktan boşanırcasına bir tutku İşlerine giden yuvasız karıncalar Üflemeli çalgıcılar işlerine gittiği gibi çalıyorlar Çatılarda satranç oynayan tüysüz kediler Düş yorgunu kadınlar Ayağını yorganına göre uzatamayan cariyeler Killerden ipince dudaklar yapan traşçılar Yapayalnız koşturmacalar şehrinde muammalı bir sabah Hafızasını kaybeden tenim hala anımsamıyor beni En son bir kaza kurşunuyla sevdalanmıştım Ruhuma kırk dikiş attılar Hala yoğun bakım odamdayım Düşlerin dili olsa da mırıldansa her şeyi keşke Masallarımın toplanma borusu çalar bazen Kıyametlerini bekleyen fırtınalı sevaplar gibi Öyle zamanlarda oyuncak trenimle sokaklarda gezinirim Bir kitabın hangi sayfasında kaldığımı coşkularımdan bilirim Zamanların öyle tarafında işte Islıklardan tanırım pencerelerimde beliren aç cümleleri Bazen tutukluk yapıyor işte bu şemsiye Bir de ıslansam kendime neyse diyeceğim Bir tek boşluğum koruyor çıtkırıldım kabuğumu Avuçlarımda yaşlanan hatıralarımın kilidi Bir tek kendimi açıyor bazı anlarda Biliyorum bazı sancılar doğuştan çilingircidir Kapılarda sevişmesini unutan mülteciler Kapılarda celp emrini bekleyen aşklarım Kapılardan içeri girmeye çalışan palyaço desenli uçurtmalarım Uçur dediler uçurtmadım Uçurtma dediler uçurdum Çünkü uçurtmanın kuyruğu ben oldum hep… Oktay Coşar |
Düşlerin dili olsa da mırıldansa her şeyi keşke
Bazen tutukluk yapıyor işte bu şemsiye
Bir de ıslansam kendime neyse diyeceğim
Bir tek boşluğum koruyor çıtkırıldım kabuğumu
çok severek :)