Helena’ya Örgü / M.Mustafa USLUI Ah Helen, dün gece ne sen vardın ne de bir sevda geçti soframızdan minareleriyle çivilenmiş koca kentte kırık bardaklarımız vardı ağzı açık dinlemekte gözlerimiz dizilmiş, dikilmiş; bir çift yıldızdı gökte ne kafa tutar aya ne kayar sönerdi, tutanlarına dilekti. İstanbul vardı, geceye soyunandı ak fistanını giyinip kara yorganına sarınandı çıkılınca denizine çizilirdi kıyısından ayrık duran beyazı kopandı bağırtısı; balıkçı teknelerinin çağrısı, yırtandı fistanını; bense tutup alkışlarımı yamadım kayıklarda balık pulları haz doyuran fahişelere işledim karanlığı zıpkınları topuk sesleri, aşkı buyurmaz utkusu kaldırım koynuna satılırdık kayık tablalardan, ayrımız yoktu kim yenik düşerse düşsündü söylenceden, beş kuruşaydı üç kuruş etmeyen. II Ah Helen, kim yaşar yüreğinde mahşeri hangi yarısıdır cennet neredir vaat edilen cehennem kime intihar zanlısı yaşanır hayat hangi celsede bindirilir meleklerimize nasıl bir buyrukla kurşuna dizilir sunaklar baka baka pencere örülmez mi göğün duvarlarına göçsek de varsak da kapalı mıdır avuçlarımda yakarılar?.. Ah Helen, ne olur sevme beni humarı var azrailin mürit edindiğim uykuları bedence tütsülendiğim sevdaların tırpanlanan sessizliğinde kanaması sayrıların kabarsa da duyar mı bu yürek, gıcırtısını kapılarının?.. III Ah Helen, ne olur vur, tokmakla senlik davullarını da, bil: sürgün öncesindendi göğün gerildiği ilk günden gibi bakir sevdim, masallardan en uzak ormanlardı dahilim düşmanımın savurduğu kargıdan çok sevilmedim pamuk ellerdi saplanan, dirilemedim; çeliktendi oysa yüreğim!.. Ah Helen, gere gere gülümsemelerini, açabilir misin korkularını sen örmedin o destanda bilirim de kemirdim kollarını kazağın sökülüversin yazgım, ziyanı yok; aldırma terzisine yer ile gök yüzünün arada bir kırıp kalkan balıklarının pullarını bardaklarını gönder, kirpiklerini, söylencelerini entarisini masallarının; topuk seslerin duyulmamış olsun sonra üç beş lira at köprülerden, denizlere laf etme; içini dökme satılırken tablamız. IV Ah Helen, bir ölümüm merakına yaşamak yazılı teksirlerimizde balık ağları göçürdü sahnemizi kuklalarla: Ah Helen, el vurup bayram sevinciyle gözlerime göğü örme; sakın kendini senin ördüğün söylenceden bildim savaşandı aşkın oysa dişledim kollarını kazağın aldırma terzisine yer ile gök yüzünün el vurup bayram sevinciyle göğü örme gözlerime! M.Mustafa USLU |
ak fistanını giyinip kara yorganına sarınandı
çıkılınca denizine çizilirdi kıyısından ayrık duran beyazı
kopandı bağırtısı; balıkçı teknelerinin çağrısı, yırtandı fistanını;
istanbul kadar mükemmel...