Kemiklerim sızlıyor bu karanlık koğuşta Metrisʼte gıcırdayan, soğuk ranzalar gibi Mahmur gözlerimi de elimle her oğuşta Gözyaşlarım düşüyor, kuru kozalar gibi
Ben ki yokluk içinde çürüyen bir ağacım Yapraklarımsa ışık görmüyor sabah akşam İçimde hiç yanmıyor zeytin yağlı siracım Ayaklarımın altı param parça keskin cam
Bedenimden kurtulmak semâlara miracım Fakat can çekişiyor, hasta yatan Burağʼım Suyuna katmak için, yok bir damla ilacım Lokmanʼa da gidemem; zira ondan ırağım
Dönüp dolaşıyorum, her gün aynı noktada Hiç bitmiyor içimde kıvrılan toprak yollar Eriyor sanki ruhum, gerçek denen potada Bu sebepten kalkmıyor kırılan ince kollar
İnim inim inlerken kemikten ranzalarda Son gelen ziyâretçim, yüzü güzel Azrâil Hür ruhum dolaşırken yıldızlı fezalarda Bomboş hapishaneyi basıyordı selle mil
Soner ÇAĞATAY (16:30) 27 Eylül 2011 / Wuppertal / Almanya
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
PENCERESİZ KOĞUŞ (2) şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
PENCERESİZ KOĞUŞ (2) şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
çok özel bir şiir olmuş.Çektiğiniz ıstırap her kelimede belli ediyor kendini.Ve kabrin tarifi ile final hoş yakışmış.Ve güzel yüzlü azraili Allah Cümlemize nasip etsin.
"Eriyor sanki ruhum, hakikat denen potada" 15. sevgi ve selam.