Kar(s)’ın Çocukları____________________ Çocukluk idolüm, erişkinlikte varlığıyla gurur duyduğum dayım, Okçuoğlu Abbas Erdoğan’a ve onun kuşağına ithafen... Kuzey rüzgârları solukları keserken; Eleyez’in zirvesi belli belirsiz silüettir soğuktan kısılmış gözlerde... Keher kısraklar koşulur kızaklara Kimisi troyka, Kimisi zanka... Kalın kilimler örtülür üstüne atların evvel emirde, At değil mübarek, sanki Kafdağı’nda Anka... Göğüslerinde dizi dizi mavi boncuklar, üçgen aynalar ortasında; Burunlarından çıkan nefesler havada buz kesilir saliseler arzında... Birazdan ölümüne koşacaklar, iki atın yürüyebileceği bir çığırın üstünde, Sallanan kamçılar, havada yay gibi kavisler çizecek; Diz boyundan yüksek karı yararken kızak, Dizlerin üstüne kalın kürkler örtülecek!.. Varıldıkda menzile: “Aman ha! Su vermeyin atlara...” Çerliyer sonra keher kısrak, çal ya da kırat... “Atlara gözün gibi bakacaksın evlât! Boşuna dememiş atalarımız: At, Avrat, Pusât!..” Yemlikler takılacak başlarına, dönüş müddetine kadar... Sonra dönüş yoluna vurulacak atlar; Yeniden yara yara geçilecek kimi yerde adam boyuna kadar ulaşan karlar; Şepe şepe... Akşam ayazı çoktan çökmüştür; Buz tutacak sarkmış pos bıyıklar birazdan. Sarkıt değil onlar, saçak derler bizde ona anam babam... İster eyerle çal atı, öyle yola sallan; Elde sedef kakmalı kamçı, Belinde Lagan... Ne kurt-kuş korkutur seni artık yiğidim, Ne tipi, ne de boran... Böyle geldi Bacıoğlu’ndan baban, Böyle geldi Okçuoğlu’ndan atan. Ziyaret’in tepesinde nârâsı yankılanan; Dostuna dost, Düşmana düşman... Uzun boylu, karayağız delikanlılar çıkar hah işte bizim buralardan! Atalarına lâyık, adam gibi adam!.. Kimisinin bıyıkları daha yeni terlemiş; Yıldırım gibidir. Yaydan çıkan ok gibi fırlar, Bir çukura sıkışmış köylerinden, dört dağın arasından... Düşer Ankara’nın göbeğine. Alın teri, göz nuru, elinin emeğiyle; Aslan gibi yüreğiyle, Gelmiştir oturduğu makama, kadem koyduğu mevkiye... Asla yapışmadan kimsenin eteğine, Muhtaç olmadan birilerinin himmetine... Başları dik, alınları aktır. Kazançları analarının helâl sütü gibi pür-ü pâktır... Aldırış etmezler makamlarına, mevkilerine; Bir ömür koyarlar ata yurdunun hizmetine, Alın terlerini katarlar topraklarına, kültürlerine!.. Cahit Kılıç İstanbul, 18 Eylül 2011 Lügatçe: Keher: Küheylân Çerliyer: Hasta olur Troyka: Üç at koşulan kızak Zanka: İki at koşulan kızak Çal: Sarı-beyaz renklerle süslü bir at türü Şepe: Fırtına nedeniyle oluşan kar tepeciği Lagan: Nagant, Rus yapımı yedi patlar toplu tabanca |
Çok duygulandım.
Yüreğinize, kaleminize sağlık...
Ahmet AY 21 tarafından 9/18/2011 5:03:42 PM zamanında düzenlenmiştir.