Senin yokluğunu giydirdim bu sabah güne yeni bir güne benziyordu Deliye her gün bir pazarken aşığa pazartesi sancıları örüyor saçların Renklerini unuttum mavi tonda ayrılıklarını yaşamadığım bu hayatın Ve göllerini öldürdüm ruh kafesinde rüzgarsız yatan uçurtmalara Bir çırağa giydiriyorum tüm kelimelerimi yoksul bir şaire benziyor Bana benziyor anlat diyor usta dişlilerin aşkı nasıl ezdiğini bana Susuyorum daha ölmedi bakışlarında acıyorum ruhuma can çekişiyor Git diyorum çocuğa bende sana öğretecek bir aşk acısı kalmadı Şehre uzak gece ışıltılarına tepeden bakan bir çöplükte koklayacaksın cesedimi Duvarların soğuklaştığı ve aynaların ruhunu gösterdiği bir zamanda as As sayfalara en acımasız sessizliklerini işte o zaman dirileceksin ölümüne Ve bir kalem kadar kör bir bıçağında pas tutmuş da olsa cesaretini öpeceksin İşte o zaman ustası olacaksın kelimeleri tükenmiş bir okyanusun İsyan ederek taşıyacaksın dalgalarını yosuna mahkûm kayalara Ve oksijensiz kaldıkça bana benzeyeceksin oksijenken kafiyelerin
En çok kadınlarını tutuyorum aklımda dilsiz ve masum bakan Çıngıraklı bir yılanın senfonisine takılıyorum zehrini ruhuma akıttıkça Kırmızı yüzlü süvariler eziyor atlarıyla gözyaşlarımı kâbuslarımda Yağmur düşmanı yalanlar damlıyor yaylalara savuruyor rüzgârıyla doğrularımı Gök gürlüyor mevsimini değiştirircesine her gün yine biraz bize benziyor Aşkı yaşamaktan korkarak koskoca bir ülkeyi terk eden göçmenler gibi Gitgide herkes biraz vatansız kalıyor yalnızlığı gerçek bir aşk acısıysa Gitgide herkes bize benziyor dokunmadıkça durmuş bir zaman gibi İhanet ediyorum çırılçıplak kalıncaya kadar tükenmişliğine hikayemizin Teslim oluyorum sonrasında tozlu minderlerin sarhoşluğuna Kirlenmişliğimden utanıyorum vahşiliğimi hatırladıkça bize Saçlarımı kazıyorum gecenin karanlığında arınabilmek için olmuyor Seninle sevişmek istiyorum kalabalık bir lunaparkın ortasında Çocuklara ait çocukça bir düşte hiç gelmeyişin dökülüyor ayakuçlarıma Gizleniyorum soğuk bir çarşafın altına çocukgülüşlerini unutmak için Aşk alaycı ne varsa hak etmiş bir kurşun gibi işliyor bedenime acılarını En çok gelmeyişlerin öldürüyor kangren olmuş uykularımı En çok adımlarını tutuyorum aklımda aşka koştuğunu hiç duymadığım adımlarını
Cam kırıklarına basıyorum dimdik ayakta durabilmek için yıkılıyorum Bir deniz kıyısının yürüyeni olmayı özlemiştim seninle birlikte Uçuruma çıkan bir yokuşun nefes nefese kalanı dudaklarında Bir terzinin dudaklarımı çığlıklara dikmesine benziyor gelmeyişlerin Martıların sevişmesinden arta kalanları topluyorum balıklar gibi Ölümün böylesi yakışır bu aşka kalabalıklara çaresiz yaşamışken Balıkçılara ekmek olmak acılarımı yitirmemişken emeklerinde Herkes biraz bize benziyor gizledikçe suçlarını darağaçlarına En çok kadınlarını öpüyorum şehrin zalimliğine boşalan arsız kadınlarını En çok seni gizliyorum zalimliğini en çok aşksızlığa aşık taklitlerini Bize benzeyen erkeklerin gecenin bir yarısında yarım kalmış intikamlarını Hiç alınmayacak bir acı gizlediğim bir hazineyken yokluğun bende Bir kadına defalarca sarılışlarına tapıyorum imanı eksik çaresizliğimle Öldürülen çocuklara gebe kalan aşklara açılmıyor cennetin kapıları Cam kırıklarına bakıyorum hala parmak izlerini taşıyor gelmeyişlerinin Topladıkça avuçlarıma dökülüyor yıkılmışlığım En çok da bize benziyor paramparça tuz buz olup seni özlediğim için
Sessizce uyuyacağım günü bekliyorum yeniden doğacak ay misali Gününü öldüren cümleleri tuzlu tenine anlatmakla yanacağım Sayfalarca barınak kurmakla öleceğim tükenmiş bu aşka Hiç başlamadığı güne yaşayacağım en çok bize benzediği için Ve o gün yeni bir gün olacak çırılçıplak bir güneşle birlikte Ekmeğe koşan ne varsa etrafımda omuz vereceğim tebessümle Maviliklere esen her rüzgârı avuçlayacağım uçurtmalara bir ip misali Tüm kekemeliğinden kurtulan sözcüklerin büyüsüne başvuracağım En çok seni seviyorum cümlesi sadece bize benzediği için.
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.