Kutlu bir sona kırılan kalem!...
[ kalin]
Mektep, ekmek, gelecek, derdi. Babam, adam olmak, derdi. Vicdan tedavülden kalkmadan evvel... Şehre yabancı ruhlar taşınır. Terkisinde yorgun umutlar, Dutlu kahve, amelenin ikinci evi. Dertlerin çıkmaz sokağı. Çeyrek ekmekle, insanlık sınavı ne acı... Yüz gram çay, on lira... Geceler katran karası. İdarelik, idare edilenin göstergesiymiş meğer. Her gece, çocukluklar kanar. Sitem çağırır dudaklar. Yürek kanar, mahzun... Gönül bağı, tarumar... Kırılmamalıydı gaz lambasının camı, çocuğun kumbarası da... Yaşanmadan baharlar, kışı anlatır yorgun maki bakışlar. Tetikteki öfkeleri gizler, peykeler sebat, mihmandar oldu, Yıllar yılı imbik, imbik, süzülmeden lekeler. Selam söyler, nehirler, denizler, beldeler. Umudun ninnisini söyler , yeller çalınmış, yitik sanılan yarınlar. Kelepçeler, zincirler, demir parmaklıklar. Tanıklar, tanıklar, tanıklar... Tekmili birden tanıklar. Hatasız, efendilerine karşı, yargıçlar. Kutlu bir sona kırılan kalem. Ölüm, ölümüne tuzlu. Uğrunda ölünene rağmen... |