Islak Kanatlar MeydanıIslak kanatlar meydanında bir heykel, elinde yağmalanmış son bir gül, Yüreğinin çekirdeğinde sımsıcak bir düş tabakası, Yanardağlarından som kelebekler fışkırıyor… Bir heykel çabukluğuyla yontuluyor denizlerim, geriye yanılgılar birikintisi kalıyor sadece. Heykel izleri sendeliyor hayal çizgilerimde , Kayıp kilitler zamanı / karanfiller mağarası, Her harami bir ulak, ellerinde mızrak gibi kalemler, Parola değişmiyor : açıl susam açıl… Bir kırbacın öfkesi, simsiyah soluklu, Mermerin tarihi olmuş cellat çiçekleri, Kucak dolusu maviliklerin ilk ihtilali belki de, Ve üflenen bir imbat koşarak esiyor, Kirpikleri günbatımı külleri makamı. Gülü küslüğünden bilirdik, Damla damla toprağına kapandığı zamanlardan, Işıkları paramparça, gölgeleri zifiri yorgun, yaprakları kentimin bozkır zamanı, kimi vardı ki sadık heykelinden başka. Hayal vardiyasında dokurken nöbetini, Nasır tutmuş sırlar uçurumlara kusuyor sadece, Sokaklar dolusu yalnız kalmış sancılar, Ölümler vicdansızca çiğnenmiş yeraltı meydanlarında. Sadece yaralı yıldızlar tanıktır, Tomurcuklanırken heykelin dudakları, Uyuya kalmışım kuş tüyü bir bankın üstünde, Islak kanatlar meydanında bir şehir, İçimde haritamın yırtıldığı bir zaman… Oktay Coşar |