YAKINAşka yakın bir söz söyle! Dağıtmadan yüzünü, sesini titretmeden… Okul avlularını doldurduğu saatte çocukların Yaylım hüzün yayılırken sevgi Kendisi olmaksızın ve Bedestende değeri azaltılmış bir eşya gibi Aşka yakın… Hiç değilse! Aşka yakın olsun; “ Bir öndeyişin öndeyişi” gibi… Balrengi otları anıştırsın, eylüle doğru iyi bi ezilen Durduk yerde iyi bir şey çağrıştırma, ama kötü de olmasın Sesini titretme! Kararlı olacaksan, Hüzün virtüözü bir gramofon kadar ol! Dolandırma sözü, yarı açık bir kapı aralığı baksın gözlerin Kesici sözler arabul, etimde duyayım sesini Bırak! Bir kez de yakın bir aldanışlık olsun Anaforunun çektiği. Söyle! Söyle! Yakın olsun, bırak! Yakın olsun, toparlarım ben… Tozkoparan bir yerde etrafa dağılan şeyler gibi Yitirmiş, bulamamış, aranan… Son sözünü söyleyemeden ölmüşler gibi Sırra kadem bastığı gibi, o ” hiç terk edemez” sanılanın “Fırsat bilip, bir ayın bulut arkası karanlığını, Bırakıp gitmiş hani bir ev eşyasını...” Onu bari, hiç değilse… Hadi! Birincil değil, ikincil… Sevi değilse de ona yakın… Sevgi değil daha başka… Gülümser bir hüzünleyse de, asla sevinçten değil… Çiçekse elbet zehirli… Ve bardaktan boşanır gibi mavi… Kendi dalını kesen fıkrasını söyle, Ben gidince… … … Çat kapı çattı geldi işte! Songusu ince gülümseyişin, şu… Kaldı kâgir çizgiler, çok evvelden metruk İnsan oturan şu yüzümüzde. Bizimki; İyi şarkı, Kötü beste. Söyle! Aşka yakın olsun, n’olur… Hiç değilse… Fetih Doğru |