BİZ KÜÇÜKKEN KAÇ YAŞINDAYDIK...‘’biz, ne aşka küstük ne de aşk bize küstü,çünkü biz aşkı asla incitmedik’’ ‘’küçücük çocuk kalbimizle insan gibi sevmeyi herkesten önce biz öğrendik’’ ‘’öğrendik ama neye yarar siz büyüklere sevmeyi nedense bir türlü öğretemedik’’ ‘’eğer öğrenseydiniz biz çocuklar belki de daha çok yaşar bu kadar erken ölmezdik’’ , babamın kenarı yırtık siyah fötr şapkasını ilk kez aynanın karşısında kafama taktığım gün unuttum küçük olmayı ve o gün sen de annenin en sevdiği topuklu ayakkabılarını giyip bileğini incitmiş lanetlemiştin içine büyümeyi ağlıyordun acıyla ama acıyan yerine değil acıtan hoyrat ellerin gölgesine suratında patlayan zamansız bir tokadın onursuz haksızlığınaydı sitemin belki isyanına merhem olur niyetiyle ben de öpeyim geçer demiştim de sen de izin vermiştin dudaklarında o masum utangaç bir gülümseyiş ile hâlâ titrerim hüzünle bugün bile bir öpüşün en saf halini dudaklarımda hissettikçe o zamanlar ikimizde büyümenin ne olduğunu bilmeyen iki küçük suskun çocuktuk ya da susturulmuş umutlara gebe iki soluk mutluluk sahi hatırlıyor musun biz küçükken kaç yaşındaydık şu an anımsıyorum da bir gün yine koşarak gelmiştin yanıma nefes nefese ceplerine gizlice aşırdığın şekerler ile sonra da minik avuçlarımıza saya saya koyup paylaştırmıştın sonsuz bir sevinçle bir sana bir bana bir bana bir sana diye diye, senin tek bir avucun bile dolmazken o rengarenk şekerlerin benim avuçlarıma neden sığmadığını ne yazık ki çok geç anladım anladığım da ise sen çoktan ağlamıştın şimdi biliyorum sendeki sevginin bendeki bir’in kaç katı olduğunu ve öksüz aya’larında şişen kızıl zılgıt tadının yetim gözlerinde ışıldayan acı gururunu kirpiklerine gizlenen ıslak cemrelerinden tanıdım. cezalı olurduk bazı günler dışarı çıkamazdık ayaklarımıza vurulan prangalara aldırmaksızın camdan uçurduğumuz kağıttan kuşlara bakıp el ele hareli bir maviliğe dalardık seninle özgürlüğüm daha da şahlanırdı senin düşlerinse rüzgârın kanatlarında cıvıldaşırdı hale hale bazen de çiçek toplamaya giderdik gelincikleri ben papatyaları ise hep sen toplardın korkardım bir gün beyazın peşine takılıp da gidersen bana kırmızı yasın kalacaktı bir tek ardından işte bu yüzden bana verdiğin tüm çiçekleri sen görmeden her zaman komşu bahçenin su kuyusuna atardım sonra da bütün gece ağlamaktan, uyuyamazdım şimdi topladığın o papatyalar var ya tıpkı bir yağmur misali düşüyor yavaş yavaş ellerini özleyen saçlarıma ve okşamak için her dokunuşumda gelincikler süzülüyor yanaklarıma ansızın gidişinin ağır yükü kaldı artık sadece, cenazeni taşıyan kederli bir bayram sabahının yıkık omuzlarında zaten ben de tam o anda unuttum gülmeyi seni toprağa beni yalnızlığa gömen demir küreklere terk edildiğin karanlığa nefretle baka baka sen de hatırlıyor musun sahi söylesene yoksa unuttun mu biz küçükken kaç yaşındaydık oysa ben hiç unutmadım ne seni ne o eski günleri ne de eski bayramların anılarımda genzini yakan kekremsi sevincini kaç yaşındaydık bilemiyorum ama bildiğim bir şey var ki gittiğin gün ben de bittim varlığımızdan iki kefen kaldı geriye birini sen giydin giderken toprağın altına diğerini ben, toprağın üstünde sensiz kalan tenime hâlâ ateşinde kavrulur yüreğim takvimler ömrümden tükendikçe biz dünyayı yaşayamadık ama dünyadan daha büyük bir aşkı bizimle yaşatmayı başardık hem de hiç küstürüp incitmeden küçükken kaç yaşındaydık artık biliyorum biz küçükken aşk kaç yaşındaysa biz de o yaştaydık aslında, biz aşkın en güzelini yaşayan ama vuslata yasaklanan aşk’ın yaşında aşk tadında ve aşk adında yaşlı iki çocuktuk… ecedemet... BAŞTA EDEBİYAT DEFTERİ YÖNETİCİLERİ OLMAK ÜZERE TÜM ŞAİR DOSTLARIMIN VE BÜTÜN MÜSLÜMAN ALEMİNİN MÜBAREK RAMAZAN BAYRAMINI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLAR,İNŞALLAH DAHA NİCE BAYRAMLARA EL ELE VE YÜREK YÜREĞE ERİŞMEK TEMENNİSİYLE... HER ŞEY GÖNLÜNÜZCE VE HEP ŞEKER TADINDA OLSUN, SELAM SEVGİ SAYGI VE DUA İLE... HEPİNİZ ALLAH’A EMANET OLUNUZ DEĞERLİ DOSTLARIM... |
Gönlü ısıdan şiirleri beğendim…
………………………….. Saygı ve Selamlar…