KAVAK SENİ GÖRMEYE GELDİK
Ben seni eski bir tren kompartımanının,
Yıkık dökük pencerelerinden, sabahın erken saatlerinde, İçeri süzülen, Ve mahmur gözlerimdeki uykunun izlerini silen, O altın rengi güneş ışıltılarınla tanıdım. Sis çökmüştü eteklerine, çiğ düşmüştü yelelerine, Ve sen; omuzlarındaki 4000 yıllık tarihin yüküyle, Selam duruyordun, kalbini çizip geçen bütün yüreklere. Bugün Perşembe; Sana geldim, Seni ziyarete geldim, Aradığımı bulmaya, Seni, sende görmeye geldim. Toprak evlerini yaşamaya, Toprağına yüz sürmeye geldim. Pınar şırıltılarının huzurunu hissetmeye, Pınarlarında serinlemeye geldim. Çoban olmaya geldim kaz sürülerine, Irgat olmaya kocabaş tarlalarında, Tütün kırmaya, Ve işçi olmaya geldim tuğla fırınlarında. Seni, sende görmeye geldim, Aradığımı bulmaya geldim. Güreş sevdasını bütün dünyaya yaşatmaya, Türkün gücünü cihana görmeye geldim. Anadolu insanının ayak izlerini görmeye geldim. Seni görmeye geldim. Seni senden duymaya geldim. Gözlerimi yumdum ve seni dinledim. Önce kendini anlattın sen; “Anadolu benim” dedin. Yaylalarımda madımak toplayan köylü kadınların, eteğindeki çamur benim dedin. Başında 8 köşe kasketi, elinde birinci cigarasıyla, kavak meydanında hotla atan Anadolu yiğitlerinin, dudakları arasından süzülen duman benim dedin. Tuğla fabrikalarında, 18 lik delikanlıların nasırdan çatlayan ellerindeki izler benim Ve gelinlik kızların alnındaki yazmanın nakışlarında gizlenen sır benim dedin. Sonra analarımızı anlattın; Anadolu kadınlarını anlattın; O kadınlar ki yüzlerinde yılların yorgunluğu vardır. Kırışıklarında hayatın çilelerini gizlerler…. Yorulmazlar, pes etmezler, vazgeçmek nedir bilmez onlar, Hırstır, emektir, şefkattir yüreklerindeki… Sonra yiğitlerini anlattın; Omuzlarında dağdan bir yük taşırlar, Kimse bilmez, kimse anlamaz onları, Mangal gibidir yürekleri , Bütün yaşam amaçları; “ekmek parası” denen o sihirli sözdür. Çok bilmez onlar, çok anlamaz, Hayatta bir dikili ağaçları da olmaz belki, Ama onlar, gurularıyla yaşayan koskoca çınardırlar. Sonra efsanelerini anlattın Mustafa kemal dedin bir, Kavak yaylasında kahvede otururken, “2 yüz kişilik atlılarımla emrinizdeyim paşam” diyerek; İstiklal harbini başlatan “Canbolatoğlu Ekrem Bey” dedin bir, Çıktığı 47 güreşin 46 sını alan, “Dünya şampiyonum Yaşar doğu” dedin bir, Samsun kavak demir yolunu yapan, “Sıralıdan Sefer Bey” dedin bir. Topal Osman dedin, Akaloğlu Yusuf dedin.. Sonra Sevelim dedin sevelim bir, Sevilelim bir, Kardeşçe yaşayalım bir, El ele verip burası bizim dünyamız diyelim bir…. Sonra sustun sen, Soldu bütün çiçekler, Sustun battı güneş, Sustun yıktın bizi… Sonra biz başladık; Haykırdık mahmur dağlarına, Dedik ki : Bekdemiri özledik, Beybesliyi özledik, Mahmutluyu, Büyükçukuru özledik, Dedik ki: Seni senden duymaya geldik, Seni sende bulmaya geldik, Kavak seni görmeye geldik….. |