Babalaşmadan
Ereğini bitirmiş
gereğini yitirmiş eleğini tavana asmış kuru kalabalık hayasız duyarsız yularsız insan sürüsü geçiyor uygun adım meydan meydan ekran ekran eflatun menekşe serhoş kemençe salya sümük dilli düdük kepaze resmi duvarlara yapışmış sırıtıyor sarımtırak balmumu heykeller eriyor gün değmeden eteklerine saray kapılarından selamlığa kapanıyor pencerelerin pervazı açılıyor devr-i alem perde perde bir oyun başlıyor arkası dünden kalma sahneleri yılışık “orospu” moru akıyor yelekleri çanlı bakışları anlamlı ensesi gerdanlı keşanlı ali destur deyip soyundu sabah alaca karanlığın koynuna girmeğe hazır hazirandan kalma tutkuları büktü eğdi eğirdi meltemledi sereserpe gerindi yastığın kızıl yüzü kamçılanmış kısrak gibi şahlandı sarp şarapnel yırtmış göğsünü açtı madalyaların soğukluğuna dindi yaslı anıların ipuçları yaslandı tarihsel bir düttürüye bas bariton bir arya esaret kılıcını tepesinden indirmeyenler timara dağıtılan toprağı bellemeyenler aşarı salıp yan gelenler dolu dizgin at oynatanlar emir verdi demir kızıla kesti boynunu namlulaştı cümle alem tevekkel talAllah deyup sancak açtı sınırları yırtılmış kafkastan çölleri yanık yemene değin cephe cephe su dağıtanlar çanak çanak kan kustular savaş meydanlarından sökülüp atılan postallar nasır yüklü tayınlar kurtlu böcekli kursaklar düğümlü dölekli asker kaçakları işgal etti tomarları tumanlar al pençe sarıkamışda dondu onsekizine basmayanlar bölük pörçük ümmeti saltanat adına destanlaştılar ya destur ya resul-u ekrem ya habib-ul allah fatiha fatihin torunları tosuncukları kurtulamadı kabustan ermenistan arabistan kürdistan acemistan gürcistan balkanlaştı parçalandı rüyalar diller dilim dilim yollar kilim kilim atar damarı çatladı topladı eteğini küçük asya büzüm büzüm düzüldü süzüm süzüm süzüldü ela gözlü yenilgilerinden ders almayanlar yengilere koştu pür telaş sürgün yerine dönüştü sofraları sağalmışlar boyunları vuruldu birer ikişer kurşuna dizildi sehpalar kuruldu rakı masaları üstüne dualar okundu mescit mescit temcit pilavları sunuldu bağrı yanıklara kaşığı kırıklara tepsi tepsi üstüne başlar kanlı canlı endamlı sürüler geçti insan kokulu erdem dokulu dört köşe bucak çöle doğru sırtlarında haçlarını taşıyarak yüzler soluk gülücükler donuk toprağından sökülmüş nar ağaçları kızıl açar mı yıkılan bacadan duman tüter mi boğazı vurulan horoz öter mi damarları kesilmiş ayak şaha gider mi bilekten kesilmiş el gül derer mi güler mı hiç ağulanmış dudaklar kan kızılı çocuklar kaldı geride sürüden koparılan karagözlü üzüm dalı iğde dudaklı yırtık donlu başı bitli bir deri iki kemik çocuklar satıldı üçer beçer sarı liraya hamidiye alaylarına katıldı ceylan sürüleri sırtlanlaşmaya çocuklar sıralandı mektep kilise duvarına beyinleri kurşunlandı yetimhaneler allandı pullandı kartpostalla yollandı ecnebi memleketlere pazarlandı acemi oğlanlar parsellendi toprağın suyuna kenetlendi ciğer pare yetim orduları yürüdü seller gibi yeni cephelere bir cep leblebiye cephanelik oldu yerleşti namlulara çekildi tetikler çekik gözlü çekme kaşlı başlar yerle bir edilmeye yeminlendi isa musa üstüne sağır kulaklılar yeni sultanlar bu saltanata ballandı sallandı sarkaç gibi demokrasi kılıcı kelle yol vergisi üstüne katar katar insan siluetleri yeni sürgüne yollandı kopuyor yüreğime sığmayan nara yeter deyesim var dara çıkasım var yara gidesim var sürme çekesim var zeytin gözlere yaş olup akasım var sürülesim var bir kez daha ülkesize yolsuza çulsuza yol olasım var kilimleşip dokunasım var tüm renklere aba olasım var ana olasım var dolu dolu babalaşmadan Volkan Kemal Bu şiirsel düttürü sürülen ülkesizlere adaklanmıştır...Yaşanacak bir dünya kurmak adına birlikte, aynılaşmadan; aynalaşarak...Neden bilmem, yaşayasım var, göresim var... |