Kimliksiz Manifestolarım (5)
I
Irz... Bir cümlenin duygusunun ırzına geçmek, cahil özentilerle... İffetine kalem değdirmek... Kaç aydan başlar? Ya da kaç mevsimden? II Dalgalara düğüm atarak, denizi susturamazsın... III Şehvetin, damarlarımda nasıl da tatlı akıyor, arzu dolu bir ırmak gibi... Buğulu bakışların, nasıl da esiyor bedenimde. Bu trasnparan düşlerim, soluk soluğa kalmışken... IV Bu soru işaretlerinden , neden hüzün sızıyor bugün? Hiç bilmediğimiz bir öykü mü hatırlatır bize kim olduğumuzu? Özlem/in kendi iklimi, hiç mi kılavuz olmaz yürek haritamıza? V BArdağın dolu yarısı da, boş yarısı da canımı sıkıyor. Umurumda değil bu kokmuş slogan. Zaten iyimserlik takviyesi için, bu tesellisiz, çürümüş cümlelere de ihtiyacım yok. Uydurma özentiler, kek kalıplarına koyulup fırına veriliyor. BUnları da midesizler, aşkobur/lar yiyor sanırım... VI Eğer duygusal ilişkiniz uzun süredir bitkisel hayatta ise, onca aşk ve sevgiyi tanımlayan kitaplarda da tedavisi yoksa, ötenazi kaçınılmazdır. Yaşam destek ünitesi kapatılmalıdır. Ruh nasılsa nefes almaya devam edecektir. VII Ölümü alın, avuçlarınızda iyice sıkın, çıkacak sadece bir damlayı, hayallerinizin tam ortasına damlatın. Endişelenmeyin, Sıratta hafifçe yalpalayacaksınız önce, sonra ise düş kapınız açılırken, gıcırdayan sesinizi duyacaksınız. İçeri girin. İşte size daha eceli gelmemiş cümleler... Oktay Coşar |
Dalgalara düğüm atarak,
denizi susturamazsın...
ahh...