Kimliksiz Manifestolarım
I
Ben ve sevgili arkadaşım pamuk ipliği, mahrem bir kovuğa sığınmışız, koptuk kopacağız diye... Kulaktan kulağa oynasak, kaç harf kendini bulur, kaybolduğu alfabesinde... Olmadı koşuyoruz, olmadı yürüyoruz, olmadı duruyoruz, olmadı olmadı... Bilemedik ki, çığlık yağmuru mu, düş yağmuru mu? Islanmamak için mesela sızı geçirmeyen bir yazgı geçirelim kalbimize... II Seçtiğim Üç Dört sözcüğün üzerine oturdum. Biliyorsunuz bu duruma kuluçkaya yatmak diyorlar. Böylelikle sözcükler gerekli duygu sıcaklığına ulaşınca kabukları çatlayacak önce. Sonra sözcüklerden yeni sözcükler doğacak. Önce hemen ayağa kalkamayacaklar. Güdüsel olarak benim onlara umut ya da umutsuzluk takviyesi yapmam lazım evvela. Sonra hep birlikte karar vereceğiz : "Yan yana mı olacaklar?" "Alt alta mı?" Benim güzel alegorik yavrularım... III Duygularımı kaybettim... Şairlikten malulen emekliyim... Elimde avucumda geçmişten biriktirdiğim bilemedin otuz cümle kaldı. tek avuntum... iyi ki zamanında çarçur etmemişim. çok sevdiğim iki beyaz sayfaya miras olacak, vasiyetimdir. IV Fotokopi duygular. A4 boyuta A2 boyuta. siyah beyaz ya da renkli tıpkı çekimler. tıpkı çekimler. tıpkı duygular. hık demiş eski aşklardan düşmüş duygular. tıpkı çekim. seri çekim. aynı mürekkep. aynı aynılık. aynı ayrılık. yani; copy/paste aşklar... V İçimdeki kurak tabakanın üzerinde gezinen bir kertenkele şer midir düş müdür ? içimde isyankar cümlelerin töresi dilimin altında haylaz bir mayın tarlası düş müdür şer midir ? rüyalarımın etrafı dikenli tel örgülerle kaplı uyansam kanayacak tüm düşlediklerim düş-şer-mi nadasa bıraktığım heceler içimden Oktay Coşar |
süslü kertenkeleleri