PİYERLOTİ…Piyerloti eskiden böyle değildi bizim gibiler için kaçamak yeri alabildiğince tenhaydı kaba etimize batardı sandalyelerin yerinden oynamış çivileri el ele göz göze olduğumuz için mi? saatlerce oturur da tınmazdık müdavimi olan toy aşıklar yaşları kemale ermiş yaşlılar gibi türk kahvesi içerdi o zamanlar dışarıda otururken yağmur yağarsa ıslatmanın üstüne de kösnü tokadı atarsa ıslanmayı oynaşmaya fırsat diyerek köhnenin üst katına kaçardık aşağıdan ocakçı Ali usta seslenir kahveler bitti mi? kahve göndereyim mi? Suna’nın yanağı elimi yakar ve kıs kıs güler duymamazlıktan gelirdim bir avuç sıcaklığı yeterdi sevdamıza konuşmadan akşamüstüne kadar oturur aşk ateşi ile alev alev yanardık eskileri çok eskileri anlatıyorum sanıyorum yıl bindokuzaltmışyedi İslambey caddesinde her cuma kurulurdu pazar kahveye ulaşmak için kimseye rastlamadan insan kalabalığında kaybolma isteği o yıllarda ayıp sayılırdı çocukların aşkları komşular görecek diye korkardık sevginin günahı affedilsin diye Suna mutlaka üç ihlas bir fatiha okurdu hiç aksatmadan gittiğimiz her hafta mareşalin mezarının başında cuma günleri öğleden sonra O’nu sevmek tanrının atıfeti olmalı bana İnanmıyor olsak da el açar katılırdık Piyerloti eskiden böyle değildi alabildiğince tenha Suna ile benim için ise kaçamak yeri üstüne bir de yağmur yağarsa kimseler olmaz kimseler uğramazdı mavi yeşil de kaybolur teni ten yakardı saatlerce bakışır hiç sıkılmazdık İST. 12. 09. 2010 / 01. 15 |