pansiyon
aklımdan çıkamayan yıkık dökük bir pansiyon
gözden ırak dağın eteği anı dolu lisenin yanı kir pas içinde kalmış bir günlük ender kalpten akan yaşlar içimdeki karanlığı paylaşmak isteyen yıkık dökük pansiyonuma selamlar olsun içinden boyadan maruz kerpiçlere kopuk yaşayan çiçeklere şeffaf dolsun kalpten üzdüğüm arkadaşları kalpten vurduğum dostluklara pişman özür borcum doğsun hissetmediğim çatılmış sessiz dokunuşlara göz kırpan bir sevdadan yabancı yüreğim kopsun bir yamuk çizen çizgiden tenis oynadığım patlak topa sürüklenişlerin kıvılcımı gibi beynimi kıvırcık saçım yolsun da yolsun yönü şaşmış enkaz uçurumundan atılan bir kurşun da solak elimi vursun da vursun tedirgin bir geceden yabancı gelen etütlere üç aşağı beş yukarı anılarım beni ağlatsın da ağlatsın kesilen akşam elektriklerinin ardına gizlenen sohbetleri içimdeki tırnaklar arasın da arasın eni boyu belirsiz bir tahtada kılınan kıbleye yönelik huzuru gönlüm bulsun da bulsun 2metrelik kardan acı bir kapanma doğsun da pansiyonumda bendim yansın da yansın eli kelepçesiz hapis hayatını andıran pansiyonuma özgürlük kurşunu atılsın da atılsın hayatı öğreten insaflı dostluklara kaprisli kalemimden eleksiz kalbime yaşlar aksın da aksın şair hukukçu(yunus tapancı) |