NİHAYET
Fuzuli bir umutsuzluk çöreklenir üstüne
Sukut edersin, boyun eğersin Kabullenir, kendini kalıba sokarsın Ateş çemberine hapsolmuş gibi ... içerden bakarsın uçuşan kara dumana… Darmaduman olmuşsun Doğrulmayı unutmuşsun Düşlerini dağıtırken Bugününü korkutmuşsun Dünün yıkıklarını saklarken Bugününü unutmuşsun İçindeki cam kırıkları batarken Sukutunu korumuşsun Ya sonra? Ansızın esen rüzgar alevi yutmuş Çemberin dışına çıkan umutsuzluk Savrulmuş dört bir yana Sonra, umut olmuş Bugüne selam vermiş, yarını okşamış. Nihayet… Hayat öyle bir anda gülümser ki insana anlayamazsın. Tam umudunu yitirdiğinde kendini hapsetmişken duvarlara, kalbin yeniden atmaya başlar. Garip bir soluk… Dağılan takvim yaprakları sıraya koymaya başlar. Sen de yağmurun saflığıyla yoğururmaya başlarsın toprağa düşen umut tohumlarını, Ya sonra? …içli bir nefes… |