(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Arkamda Duruyor şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Arkamda Duruyor şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Kaç dağ devirdim, çıktım indim..yine dağ çıktı karşıma..biraz üşendim ,ama gücümü toplayıp yine çıktım ,zirveden baktım aşağıya ,yuvarlandım dağdan aşağıya ...yeni baştan başka bir dağ görünceye kadar bekledim...bu sefer denemedim bile ama sonra gücümü topladım ve de yılmadım tımandım yavaşça ...bla bla bla..diye gider bu böyle...ben de böyle yorumladım..hadi bakalım:) güzeldi..
Aynı şeyi dağın tepesine kadar çıkıp yapmaktansa eteğinde yapmak daha akıllıca. Tavuğu ve birayı özellikle tavsiye ederim; hedonistik hayat da fena değilmiş hani diyenlere. Dağlar benim neyime!
:))Acılı tavuk kanadı ve bira..kulağa hoş geliyor.Bir de böyle denemeli belki de.Benim yazdığım ,bir hayat sürecinin kısa özeti gibi olmuş.Sanırım ;zaman zaman dağ eteğinde oturup anlam yüklemeden hayatı duyumsamak iyi gelir bünyeye.
O kadara gerek yok. Dağı görüyorsunuz, vazgeçiyorsunuz. Kimseyi yormuyorsunuz. Yakındaki bir yere gidip acılı tavuk kanadıyla bira yapıyorsunuz. Budur.
Değerli Kemal, şiirleirnizde, okuduğumkadarıyla, yaşamdan küçük kesitler sunmayı seviyorsunuz. Bunu anladığım halde, şiiri, mecazi olarak ele aldım. Şiir, çok kollu, çok dallı, çok yapraklıdır. Okur,tüm birikimi oranın da alır şiiri ve bu nedenle çok öznel bir türdür. Benim birikimimin işine öyle bir yorum geldi ve söze dönüştü. Aslında bu, şiirinizin başarısıdır. Dostlukla...
Mecazen insanlar okyanuslar aşıyor sevdikleri için (Ama on bir saatlik uçak yolculuğuna uzun diyorlar). Şiirde sözü edilen gerçek bir dağ; çıkanlar bilir.
Yorumunuz aslında oldukça yerinde. Şiirlerde klişeşmiş imgeler sıkça kullanılmakta. Gerçeği yaşanmamış, hatta tanık olunmamış durumları mecazi olarak kullanıyoruz. Bu da ''Biz ne engeller gördük!'' noktasına getiriyor okuyucuyu. Size değil ama genele soruyorum: En son ne zaman iki metrelik bir duvara tırmanıp öbür tarafına geçtiniz? Bunu beş yıldan daha uzun süredir yapmamış olanlar; bir metinde engelden bahsedildiğinde gerçekten gözünüzün önüne geliyor mu? Parmaklarınızın zorlanmasını, deriniziniz yüzülmesini hatırlıyor musunuz? Yoksa sadece hayal mi ediyorsunuz?
O yüzden ister istemez şiirin son bölümüne dönüyorum:
Tam size hak veriyordum ki aklıma geldi (Genelde geç ve güç anlarım): Uzaktan bir şey olmuyor da ne demek! Şiir yazıyoruz, terkediliyoruz, acılara katlanıyoruz, ölümü yaşadıklarımıza tercih ediyoruz, sonra da kalkıp çayın suyunu koyuyoruz. Koca bir edebiyat trenini sürüyoruz oturduğumuz yerden.
Belki de tersinden söylemeli: Öykü yazarken diyaloglar çıkıyor (En azından şimdi durum böyle). Siz evinize, ben öyküme dönüyorum. Demek ki birazdan yaşamaya başlayacağız. İyi akşamlar.
Sırf görüntüsünden ürküp beni yıldıran dağımı küçük görünce , daüın gölgesine saklanmış ölüm çıkageldi birden bire. Hem ölüm gece vakti çıkagelir. Gün doğumunda ölüm askerlere ve idam mahkumlarına mahsustur. Orada gece değil, değil mi?
Aldım sözümü geri o halde. Eğer ölmek üzereyken fırsat bulup siteye girebilirsem size ölüm dağı hakkındaki izlenimlerimi yazacağım. Ömrün bedava olduğuna inanmıyorum ki...Ne bedeller ödüyoruz. Yetmeyecek ahirette de ödeyeceğiz. Ben genelde bu saatte kahkaha atardım cevaplarınıza. Nereden çıktı bu ölüm?
Güzel, bir yirmi yılım daha oldu. Kolay değil bir seferde bu kadar kredi almak. İnsan yirmi yıllığına para vermiyorlar; hiç bedavadan hayat verirler mi?
Ayağınızı serin sulara değdirerek ve minik taşlara basarak ilerliyorsunuz derede..O gizemli ve uçsuz fısıltıda fırtınalar saklı şıp şıplar eşliğinde. Burası ağlayan şelale…Kırılgan ve soluğu tükenmiş bir kadın olmalı bu denli sessizce ağlayan. Ağlamanın gülmekten güzel olduğu yegane yer burası. Bu denli estetize olmuş bir gülüş var mıdır ki ağlamak olsun? Yeşilin var gücüyle yuttuğu doğanın bu dar sokağında sizi kendinizin içinde bir labirente sokuveriyor.Derenin kenarında sahne almış ağaçların üzerindeki sarmaşıkların dansı günlerce bıkmadan izlenebilir.Yeşilin kendini bu kadar inatla ve tutkuyla var kıldığını görmemiştim (Karadeniz hariç). Sarmaşıkların naif yaprakları ağaçların güçlü bedenlerine neredeyse tamamen ele geçirme güdüsüyle yayılmış ve adeta zafer ilan etmiş. Ağaca yepyeni ve görülmemiş türlü çeşitli şekiller vererek kendisini onun değil , onu kendisinin bir parçası kılmış....ve burada toprak size soluk değmemiş efsaneler fısıldıyor. Şahlanmış doğanın Yaradanı meşkle sayıklamasından başka nedir bu cümbüş? Burada gömülü şiiri her damlasıyla açığa çıkaran bu sessiz şelalecik , taştan yüzünü yüzünüze dayadıkça doğada gizli binlerce şiiri ruhunuza beyaz güvercinler gibi salıyor. Yeşil ile suyun, dal ile yeşilin, ışık ile dalın,ses ile ışığın halveti bu. Kaosun anlaşılmaz ritminin büyüleyici görseli.Görkemin başdöndürücü yalınlığı.Suyun buğusu var burada ve buğunun cesaretli müziği.Su seslerine kulak verince ”Su, Tanrının yüzünü görmüştür .” diyen İlhan Berk’i anıyorum rahmetle.çok güzeldi beni alıp götürdü yine tebrikler şair..
Demek çıkınca bunları yazacağım. Öyle güzel manzaralar çizmişsiniz ki insanın davranıp dağa doğru yürüyeceği geliyor. Biliyorum pişman olacağım, birkaç satırın uğruna burnumdan gelecek ama siz yazdınız, ben de gidiyorum işte. Saygılarımla.